Tatiller,uykular ve diğer gelişmeler

Bazen yazılmıyor işte,neden bilmiyorum…

Yazmadan duramasam da,bir süredir sadece kendi günlüğüme yazıyorum,burası için ise sürekli kafamda konular biriktiriyorum,sonra bilgisayarın başına geçiyorum,bir iki birşey yazıyorum.İçime sinmiyor,canım istemiyor,kalkıyorum.

Bugün uzun zaman sonra ilk defa,bilgisayarı açtım,önceki taslaklara baktım,vazgeçtim tüm planlanmış yazılardan.Yeni bir sayfa açtım,aklıma ne gelirse ona yazmaya karar verdim.

Bodruma geldik.Yaz tatilimiz başladı yine.Dün gibi geçen sene…O zaman Emir 8 aylıktı,şimdi ise 20.Çocuk olmaya iyice yaklaştı,bebekliğin son ama en tatlı zamanlarını yaşıyoruz.

Emir bir çok yenilik yaşadı son aylarda.İlk kez yurtdışı tatiline gitti,ilk kez sevdiği hayvanların gerçekleri ile tanıştı,anne-bebek sınıflarını bıraktı,yeni kelimeler öğrendi ve sadece benim anlayabildiğim yeni bir dil yarattı ,hayır demeyi ve isteklerini ifade etmey başladı ve çoook hareketlendi.Hiç yerinde durmayan,yürümeyi unutup sadece koşan ve zıplayan bir tip oldu:)

İlk yurtdışı ziyaretimizi,dayısının yanında Almanya’da yaptık.Frankfurt’a bağlı küçük bir kasaba/köy olan Schlüchtern,çocuklar için muhteşem bir yer.Yemyeşil,tertemiz,küçük,güvenli ve huzur dolu.Hani insanın bazen gidip,burda yaşanır dediği  yerler vardır ya,işte bu da o yerlerden biri.Sokaklarında koştu,tüm mağazalarına girdi(özellikle bir tanesine taktıJ),ördekler,atlar,inekler,ceylanlar,kuzularla tanıştı.Hepsine yemekler verdi.Hayvanat bahçesine gitti,orada görebileceği tüm hayvanları gördü.Yemyeşil ve koskocaman alanlarda koşuşturdu ve top oynamada uzmanlaştı.Kuzenleriyle tanıştı.

Havaalanına AŞIK OLDU,oradaki uçakları gördü ve BAYILDI.Uçak demek istedi,diyemedi,o yüzden ona kendi bir isim taktı ve uçaklar ozamandan beri HIHI olduJ


Tatilimizin Emir’İn gelişimi üzerindeki etkisini size anlatamam,2 haftada çok değişti.Resmen gözle görülür şekilde büyüdü,ilgi alanları arttı ,sosyal becerileri arttı ,biraz şımardı ve çok ama çok mutlu oldu.Eve döndüğümüzde ise herşey bu kadar kolay devam etmedi ne yazıkki,çünkü Emir bey her istediğinin olması gerektiğine,bir daha uyumamaya ve yemek yememeye karar verdi ve ben şuana kadar yaşadığım en zor 1 haftayı geçirdim diyebilirim.Uyku eğitimini tamamen unutmuştu beyefendi.Artık benimle uyuycakmış.Artık büyüdüğü için bu tarz inatlaşmalar da çok farklı oluyor,eskisi gibi kolay sonlamıyor.Uyku eğitimine ne kadar erken başlarsanız o kadar iyidir lafını anlamış oldum bu sefer.Ben ilk eğitimi veridğimde Emir 11 aylıktı,evet zor oldu,evet neredeyse 1 ay sürdü ama beni o 1 hafta kadar zorlamadı.


İlk gün 2 saat ağladıktan ve bana yapıştıktan sonra kıyamadım.Yol yorgunu dedim ve Emir’i hastalık harici ilk kez yatağımıza aldım.Mışıl mışıl uyduk hepimiz.O kadar güzeldi ki,Kerem de bende sabah uyanınca,biraz böyle aramızda mı yatırsak diye düşündük açıkçası.Sıra geldi ikinci güne,Emir bey,sadece bisküvi yemek istiyor,eve girmek istemiyor ve ne desem karşı çıkan biri haline bürünmüştü.Sonra gece oldu ve uyku vakti geldi.Bacakları ve kollarını bana sarıyor ve ayye ayyne diye deli gibi ağlıyor.Düşünsenize!Bir tarafım diyorki ‘hadi al yatağına,bak dün gece ne güzeldi,oğlunla birlikte uyudun,gece hiç uyanmadı,sana ihtiyacı var.’Diğer tarafım ise;’eğer bu gece de yatağına alırsan,bir daha  Emir’i kendi yatağında yatıramaycağını ve herşeyi 2 kat daha zorlaştıracağını biliyorsun.’ diyor.O an bir karar vermem gerekiyordu,ya artık bu konuda rahat olacaktım ve uyku eğitimini boşverecektim,ya da tekrar uyku eğitiminin en başına dönüp sabredecektim ve bir kaç gün sonra herşey normale dönecekti.Ben ikinci seçeneği seçtim.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi,ben uyku eğitiminin yararlı ve gerekli olduğunu düşünen bir anneyim.Aynı zamanda buna inanmayanları ve desteklemeyenleri ve çocuğa eziyet etmeye gerek olmayanları da çok iyi anlıyorum.Fakat benim ebeveynlik iç sesim,çocuğun anne ve babasının yatağında değil,kendi odasında  uyuması gerektiğini ve bunu kendi başına yapabilmenin hem benim ve babasının,hem de Emir için,uzun ve kısa vadede bize daha iyi geleceğine düşündüm her zaman.Tek yapmam gereken bunu ona öğretmekti.Hiç bir zaman çok katı bir yöntem uygulamadım,Ferber yöntemi bana göre hiç değildi.yumuşak bir geçiş yaptık,gecelerce yatağının yanındaki sandalyede oturdum ,evet ağladı,kucağoıma aldım,öptüm,konuştum ve sonunda kendi yatağında sallanmadan uyumayı öğrendi.Şimdi ise bunları unutmuştu,en başa dönmüştük.Kitaplar raflarından çıktı.Tracy Hogg ve Harvey Karp/Mahallenin en mutlu bebeğinin uyku kitabı.Daha önce ezberlenin internet sitelerine tekrar girilip okundu,tatil sonrası bu düzenin bozulması normalmiş,ikna olduk ve başladık.

Hadi Emir uyku vakti diyorum,ı-ııh diyor.Katiyen yatar pozisyona geçmiyor.Ağlıyor ağlıyor ağlıyor,
1 saat sonunda ben de dayanamıyorum,ağlıyorum ağlıyorum ağlıyorum.Kucağıma alıyorum,sarılıyorum ,konuşuyorum dinliyor,sakinleşiyor,yine yatağına koyuyorum basıyor çığlığı.Birlikte ağlıyoruz.Kerem geliyor,’boşver ‘ diyor.’Ver bana kucağımda uyutayım,sen içeriye git’Hayır diyorum zırıldıyarak, alışıcak görüceksin.Peki diyor içeri gidiyor ama biliyorum ,bu sefer o da dayanamıyor,istemiyor uyku eğitimini.Kendimi ÇOK KÖTÜ bir anne gibi hissediyorum.En kötüsü!

Yatmamak için o kadar inatlaşılıyordu ki,en sonunda otururur pozisyonda uyuyordu.

Sanırım 3. gündü.Sandalyede yerimi aldım yine,benim ki hemen ağlamaya başladı.Dandini dandini dastanayı söylemeye başladım,işe yaramadı,eskiden yarardı…Sözlerini değiştirmeye karar verdim,aynı melodide,Emir’İn neden uyuması gerektiği,yarın neler yapacağımız,anneannesinin kedileri,Paşa,gökyüzü ve yıldızlar hakkında hikayeler uydurup melodiyi hiç bozmadan söyleme başladım.Sustu.Dinlemeye başaldı.Çok ilgisini çekti.10 dakika sonra kafasını yatağa koydu ama her an kalkabilirim modunda,gözlerini benden ayırmıyor ve dayanamadı,uyudu!Ağlamadan uyudu!Bu hikaye anlatma taktiği hayatımı benim resmen kurtardı!Daha önce nasıl düşünemedim diye kendime kızdım.

4 gece hikaye anlattıktan sonra,toplam 1 haftanın sonunda yataığına koyunca,poposunu havaya dikip 5 dakika içinde,ne hikayeye,ne bana,ne de şarkıya ihtiyaç duymadan uyumaya başladı.Mucize gibiydi!O zamandan beri yaklaşık 2 ay geçti,Emir hala hiç sorun çıkarmadan,kendi kendine hemen uyuyor.Bazen uyuması yarım saat sürüyor,bazen 10 saniye.Bazen konuşarak uyuyor,bazen şarkılar mırıldanarak ve en büyük annelik zaferlerinden biri de benim oluyor:)


Artık istediklerini anlatıyor,karnı acıkınca,kuvi (bisküvi),ooğurt (yogurt),ya da mama diyor.Marketlerde bisküvü ve süt ürünleri bölümlerinin önünden ayrılmıyor.Uykun geldimi diyince,eğer geldiyse mutfağa gidip emziklerin olduğu dolabı açıp,leleleleeee (güle güle) diyerek el sallıyor ve odasına gidiyor,herşeyi işaret ediyor ve ne olduklarını söylememi ve açıklamamı istiyor.Balıklar,uçaklar,hayvanlar ve gökyüzü özellikle aydede hakkında konuşmamı ve oyun oynamamı istiyor.Kitaplarda da aynı şekilde.Her küçük nesneyi bulup işaret edip,uydurmasyan bir sözcük söylüyor.Ben de ‘eveeet aferim’ diyip doğrusunu söylüyorum.Artık dilimde tüy bitiyor,aynı kelimyi 56 kere tekrar etmektenJ

Canı sıkılınca ‘atta’ diyerek dolaptan ayakkabılarını alıp kapının önüne oturuyor.Parka,daha doğrusu salıncağa  ‘dıgıgdıg’ diyor.Sütü,yoğurdu ve peyniri hala çok seviyor.Yemek seçme huyu seyahatimizdne sonra çok daha fazla arttı.Yemeğin görüntüsüne bakıp yiyip yemiyeceğine karar veriyor.Şikayet ettiğime bakmayın,yemek konusunda şanslı bir anneyim,eskiye göre daha seçici ama yinede herşeyi yiyiyor.Doktora gittiğimizi yolundan anlayıp hayııııyyyy diyor,eve gittiğimizi yolundan anlayıp geeeeldiiiiiiiiik diyor.Babaanne evi anneanne evi,parklar hepsini biliyor.Af (al),ayaye (anane) yeni eklenen kelimelerden.


Emir erken konuşan bir çocuk olmadı,’erkek çocukları geç konuşur’ lafını sonuna kadar haklı çıkarıyor:)Ben ise bunun bile değişmemesini,konuşmadığı bu tatlı hallerinin bitmemesini istiyorum sanırım.Nasılsa ömürboyu konuşacak diye düşünüyorum,fakat son 20 gündür,herşeyi tekrar etmeye başladığını da gözden kaçırmıyorum.Herşey o kadar hızlı değişiyor ki…Gerçekten bazen bir sabah uyanıyor ve birşeyi değişmiş,gelişmiş oluyor.Bir anda.Hiç hissettirmeden.

Bana her geçen gün daha çok bağlanıyor.Artık tuvalete bile gitmemi istemiyor diyip babasına sızlansamda aslında bunu çok seviyorum.Çok iyi tanımadığı birileri gelince bana sarılmasına,herşeyi bana göstermek ve heyecanını benimle paylaşamak istemesine,gözünün önünden 3 saniye kaybolsam beni aramasına,günde 638505 kere ayyyeeeeeee demesine,babasının bile kucağında bile, yanlarında ben varsam beni tercih etmesine bayılıyorum!Hele durup dururken bana aşkla bakıp gelip ellerimi,dudaklarımı öpmesine,en kıymetli yemeğini bir tek benimle paylaşmasına,ortada hiç birşey yokken bir anda beni özleyip koynuma girmesine ölüp bitiyorum!!Bunlarda benim anne bencilliklerim işteJ

Bir sonra ki adımımız gece beslenmesini yani biberonu bırakmak,sonra ki ise gece emzikle uyumayı bırakmak ve sonra da tuvalet eğitimi.Hiç biri için acele etmiyorum.Yine anne bencilliği yapıyorum,bebeğimin büyümesini istemiyorum.Biberonla gözlerime bakıp,saçlarımı okşayıp sütünü içmesinin,emzikli halinin son zamanlarının tadını çıkarıyorum.zaten herşey ben ertelesemde,istemesemde doğal akışında ilerliyor.

Bunlar dışında iki yaş sendromu başladı.Herşeye hayır,ı-ııhhh.Neyseki kolay ikna oluyor.Güle güle emzik,güle güle park,güle güle kediler,güle güle televizyon gibi vedalaşmalar herşeyi kolaylaştırıyor.Anlamadığını düşünsemde aslında herşeyi anlıyor,o yüzden açıklamak,konuşmak işe yarıyor.Arada tutturmalar olabiliyor,bu tutturmalara ağlamalar da eşlik edince tadından yenmiyor:)Şimdilik sakinim,kızmıyorum,tahamülümün azaldığını hissettiğim günler olabiliyor ama idare ediyoruz.Emir de beni çok zorlamıyor.Çok haraketli ve ne istediğini bilen bir çocuk ama yaramaz değil ve çok söz dinliyor.Zamanı gelince bunun da değişiceğini ve beni daha çok zorlayacağını,daha hiç birşey görmediğimi de biliyorum:)

Hani büyümesin diyorum ya,aslında büyüdükçe daha da keyiflileşiyor ilişkimiz.Bunu farkediyorum bu aralar.Kendini daha iyi ifade ettikçe,iş daha komik,daha tatlı ve daha inanılmaz bir hal alıyor.Bakıyorsun,karakteri oluşmaya başlamış,ukala,komik komik yürüyen,şebek bir tip evin içinde geziniyor.Koşuyor.Geliyor,türlü türlü numaralar telefonumu kaçırmya kalkıyor.Kendini yerlere atıp,gıdıkla beni,ye beni diyor.Bakıyorsun,bu benim mi diyorsun?İnanamıyorsun:)

Tam ‘ben bu annelik olayını’ çözdüm diye düşünmeye başladığım anda,yeni birşey çıkıyor ve hiç birşey bilmediğimi farkediyorum.Annelik öğrenilmiyor,tecrübe ediliyor,edildikçe kendi yöntemlerini bulduruyor.Doğru ve yanlış diye birşey asla yok.Bir mücadeleyi atlatıyoruz,yeni bir mücadeleye başlıyoruz.Bir kitabı bitiriyorum,yeni bir kitaba ihtiyaç duyuyorum.Bir gün harikayız,öbür gün perişan.Bir gün enerjiğim,öbür gün bitik.Alıştım diyorum,artık uykusuzluk ve çocuk peşinde koşturmak vız gelir bana diyorum.2 gün sonra,annemi arıyorum,geeeeellll kurtar beni diye:)

Sanıyorum ki,ben anne oldum,değiştim ve değişimi tamamladım.Fakat değişim asla bitmiyor.Emir gibi ben de hergün yeni bir huyumu görüyorum,yeni bir tepkimle karşılaşıyorum,yeni bir halimi görüyorum.

En son bugün,’ayyyy ben kumun kenarında ki şezlongda oturmam yaaa,öyle kumsallara gitmek istemiyorum’ diye vızıklanıyordum.Bugün kendime bir baktım,3 tane plaj gezmişim,hangisinin kumu Emir’in oynaması için daha iyi,nerde az taş var,hangi şezlong deniz daha yakın diye karşılaştırma yapıyorum.Sonra birine karar veriyorum ve Emir kovayla kafasından aşağı milyonuncu kez su boşaltmasını,her yerimde kumlarla sırıtarak izliyorum ve bundan mutluluk duyuyorum.


                                           


Yapmam dediğim herşeyi yapıyorum,alışkanlıklarımın hepsini onun için değiştirebiliyorum ve bunu hiç umursamıyorum.Sabrımın ve sevgimin sınırlarını keşfetmeye devam ediyorum.Bitmeyen,çok keyifli ve bilinmez bir yolculukta gibiyiz.Nereye gittiğimi bilmiyorum,sadece gidiyorum:)

Hepinize sevgiler...