Emir'in 1 yaşına doğru....

Son bir haftadır,geri sayıma başlamak istiyorum.Emir’in doğumgününe 29 gün kaldı-28 gün kaldı diye saymak istiyorum,kutlamalar başlasın istiyorum.Fakat olmuyor,çünkü ne kadar az kaldığını her düşündüğümde,boğazım düğümleniyor,gözlerim doluyor.Bu kadar duygusal olmamın ne derece normal olduğunu bilemediğim şu günlerde,herşey beni geçmişe götürüyor ve bir senenin nasıl bu kadar çabuk geçtiğine hayret ediyorum.

Halbuki ‘hadi’ diyordum içimden.Hadi büyüsün birazcık da oyun oynayalım,parka gidelim,bana anne desin…Ya da kendimi düşünüp,zaman geçsin istiyordum.Daha çok uyuyacağım günleri,daha az emzireceğim günleri,daha rahat dışarı çıkabileceğim günleri bekliyordum.Her anne gördüğümde soruyordum,'Ne zaman normale dönücem?’ diye.

Son bir kaç haftadır ise,başka bir soru soruyorum.Bu kez kendime.’Ne yaşayacağımı bilmeme rağmen,tekrar başa dönmek ve bir daha yaşamak ister miydim?’

Her seferinde cevabım evet oluyor.



Emir hala bebek olmasına rağmen,daha minicik halini özlüyorum.Onunla geçirdiğim her saniyeyi özlüyorum,tekrar tekrar yaşamak istiyorum.En başa dönmek,aylarca uykusuz kaldığım,kollarıma kramp girecek kadar kucağımda tutmak zorunda olduğum,dışarı çıktığımda en fazla bir saat dışarıda kalabildiğim,en büyük sosyalliğimin balkona çıkmak olduğu o günlere,gözümü kırpmadan dönebilirim şu an.

Bu nasıl bir mazoşistlikse artık? :)

Emir’in amcası,ebeveynlikten konuşurken aslında çocuk sahibi olmanın ‘gönüllü kölelik’ olduğunu söylemişti.Ne kadar güzel bir tespit!Sonuna kadar katılıyorum!

Son bir senede,kendim için çok çok az şey yaptım ve o yaptığım şeylerin her biri için de vicdan azabı çektim.Herşey Emir oldu.Beynim,kalbim,ruhum…Aslında bunun ne kadar yorucu olabileceğini düşünsenize?Başka bir insana tüm varlığınla bu kadar bağlanmak,her saniyeni ona ayırmak,bu süreçte kendini unutmak,kendini hatırlamak için yarattığın vakitlerde bile onu düşünecek kadar başkası için yaşamak. Ve en tuhafı….bundan zevk almak ve hiç olmadığın kadar mutlu olmak.

Geçen gün  yakın bir arkadaşım şu soruyu sordu; ‘Şu bir seneyi düşündüğünde,en yorulduğun süreç hangisi?Ne zamandan sonra kolaylıyor?Bu süreç nasıl gelişiyor?’

Bu son bir seneyi yorgunluk derecesine göre gruplandıramıyorum,çünkü ne yalan söyliyim,ben hep yorgunum:)Hergün.

Bu yorgunluk sadece fiziksel değil aslında,o tempoya çoktan alıştım,sanırım bedenimden çok  beynim yorgun.Hissettiğim şeylerin yoğunluğundan dolayı yorgunum.Sevgi ve sorumluluk,hayatımda hiç hissetmediğim kadar yoğun.Bir tatile ihityacım var diyip duruyorum ama Emir olmadan tatile çıkmak istemiyorum ki…

İşte bu yüzden,annelik sürekli ikilemde kalmakmış sanırım.Aynı zamanda sürekli hissedilen ve anlamı yeniden tanımlanan ‘vidan azabı’ duygusunu tatmakmış.’Yeterli  miyim?’ sorusunu hergün defalarca kendine sormakmış.Büyümekmiş,olgunlaşmakmış.

Ben bu sene çok şey öğrendim ve çok değiştim.
Küçük detayların ve insanların hakkımda ne düşündüğünün eskisi kadar önemli olmadığı,anneliğime edilen bir iltifatın her iltifattan daha değerli olduğu,her gün yeni birşeyler öğrendiğim,öğrendiğim ve yaşadığım şeylerin bende yarattığı heyecanla herkesle paylaşmak istediğim,paylaşmaktan eskisi gibi çekinmediğim,beni değil çocuğumu sevenleri daha çok sevdiğim,arkadaşlıklarımın hepsini gözden geçirdiğim,herkesi daha farklı görebilmeyi başardığım,daha fazla empati kurmayı öğrenebildiğim,yorgunluğun yeni bir tanım kazandığı,her annenin gözümde bir kahraman haline dönüştüğü,6 saatlik uykunun fazlasıyla yeterli olduğunu anladığım,eskiden kafamı bile çevirip bakmadığım her çocuğa artık inanılmaz bir sevgi beslediğim,ağlayan bir bebek duyduğumda o annenin ne hissettiklerini anlayabildiğim,sadece anne olmanın yeterli olup olmadığını bol bol sorguladığım,bol bol ağladığım,bol bol güldüğüm,çok çok sevdiğim,sadece bir gülüşüne ya da kokusunu bir kez içime çekmek için herşeyimi feda edebileceğim biriyle tanıştığım ve en önemlisi;sandığımdan çok daha güçlü ,daha korkusuz,daha sevgi dolu olduğumu öğrendiğim harika  bir sene geçirdim.Ve bu kadar çok şeyi SADECE  1 SENEDE ÖĞRENDİM….Düşünsenize…:)Herşey için teşekkür ederim bebeğim….


Emir’in doğum gününe 24 gün kaldı :)

Pelin's Playlist -4-

Yine bayıldığım 5 şarkı daha:)Umarım beğenirsiniz.Beğendiğiniz olursa, yorum  yazın ve benimle paylaşın tamam mı?:)Playlistimden şarkıları buraya yazmak,benim gibi şarkılarını çocukları gibi gören,sanki kendi bestelemiş gibi sahiplenen biri için fazlasıyla kişisel bir paylaşım aslında:)Bu yüzden geri dönüşümler beni çoook mutlu eder...
Dinlemek için şarkı isimlerine tıklamanız yeterli.
Sevgiler...İyi dinlemeler...


1-Solitary Thinkin' --Lee Ann Womack
2-Save You-Matthew Perryman Jones
3-Skinny Love--Birdy
4-They Bring Me To You--Joshua Radin
5-Give Me Love--Ed Sheeran

Emir'den son gelişmeler

Emir sonunda 'baba' dedi :)Daha önce dediğini duyduk bir iki kez aslında ama nedense,biz ne zaman 'baba' desek,cevap olarak 'dede' diyordu,bunu bir oyun haline getirmişti resmen artık,bilerek yapıyordu,eminim:)Son bir haftadır 'baba' diyorum o da 'ba-baaaa' diyor.Kerem çok mutlu:)

Gülüşü değişti biliyor musunuz?Artık daha farklı kahkaha atıyor.Daha belirgin,daha içten,daha yüksek sesle gülüyor.

Benim anne olduğumu ve Kerem'in baba olduğunu artık biliyor,ki bence bu en büyük gelişme...
Nerden mi anladım?'Anneye cici yap' dedim,geldi bana 'ciciiiiiiii' yapıp okşadı,ağlıycaktım sevinçten:)'Baban geldi' diyince de heyecanla kapıya bakıyor ve gülüyor.Daha ne olsuuuuunnnn...:)

'Cici' demesi daha belirginleşti.Artık benim cici derken çıkardığım ses tonunu taklit ederek ve uzata uzata söylüyor.

Bir süredir rahatlıkla ayağa kalkabiliyor ,son günlerde bir yere tutunmadan ayakta durmaya çalışma çabaları başladı.En fazla 3 saniye kadar durabilmişliği var henüz:)Daha çok bu denemelerini  yatakta yapıyor,düşerse canının yanmayacağını biliyor:)


Kedi diyor,dedeyle karışıyor arada:)Köpek diyince havlıyor.Köpek havlaması duyunca da havlıyor.

Sabahları uyanınca odasına giriyorum,bana sessizce sırıtarak bi bakıyor ve ben 'Günaydıııınnn' diyince,gülme krizine girip kendini yatağa atıyor:)

Bir tane oyuncağımız var.Tekerlekli bir salyangoz.Ortasında bir tuşu var,ona basınca  alfabe şarkısı çalıyor.Emir gidiyor,oyuncağı alıyor ve her seferinde o tuşa basıp,bana sırıtarak bakıyor.'Hadi sen de söyle' demek bu haraket.Oyuncalardan çıkan şarkıların hepsine eşlik etmeme o kadar alıştı ki,bunu da bir oyun haline getirdi.Ben şarkıyı söylemeye başlayınca çok seviniyor ve oturduğu dans etmeye başlıyor.Bu aralar bu dans eederken yaptığı haraketler iyice arttı ve hızlandı,bu yüzden arada dengesini kaybedip düşebiliyor:)

Benim dans etmem ise başka bir gülme sebebi.O kadar komik ve enteresan birşey ki onun için.Dakikalarca dans ediyorum,o da dakikalarca pür dikkat izliyor,ne kadar saçma haraket yaparsam o kadar çok kahkaha atıyor.Bende o gülsün diye ne dans hareketleri sergiliyorum artık siz düşünün:)))

Kitaplar ilgisini çekmeye başladı.Ben yanına oturup,kitapları açıp içindeki resimleri gösterince bakıyor,inceliyor ve dinliyor.Yine de bu ilgi 5 dakika sonra dağılıyor ve o kitabı alıp ısırmayı tercih ediyor:)

'Hayır' kelimesini anlıyor artık.'Hayır Emir' diyince,elini çekiyor ve kafasını sallıyor(ben hayır derken sallıyorum ya,onu taklit ediyor) ama defalarca şansını denemeye devam ediyor,ben de hayır demeye devam ediyorum.Çok fazla dersem artık sinirleniyor,evet pes edip elini çekiyor ama bana kızıp tepkisini de belli ediyor. 'IIIIIIIIIHHHHHH'  diyor bağırarak ve yumruklarını sıkıyor.Haspam.

Bye bye yapabiliyor uzun süredir ama artık ne zaman yapması gerektiğini biliyor.Bazen öyle zamanlar seçiyor ki el sallamak için,çok gülüyoruz:)


Deli gibi emekliyor evin içinde.Fakat Paşa'yı görünce,tek hedefi o oluyor,onun peşinde koşturuyor.Paşa büyük bir köpek olduğu ve Emir hala dengesini tam sağlayamadığı için,buna engel olmak zorunda kalıyorum.Bu süreçte ikisini idare etmekte çok zorlanıyorum.Emir Paşa'ya tırmanmak,sarılmak,kulaklarını ve kuyruğunu çekiştirmek istiyor,Paşa ise bunlara sevinip yalamaya başlıyor ya da kendini yerlere atıp şımarıp tepiniyor,her ikisinde de dikkatli olmam gerekiyor ve gün içinde 35 kere Emir'İn elini yüzünü yıkamam gerekiyor.Biraz daha büyüyünce rahatlıyacağımı düşünüyorum.Fakat o kadar çok seviyor ki Paşa'yı,aralarında ki sevgiye şahit olmak harika birşey.Emir gidip Paşa'yı öpüyor,durup dururken,bize kendiliğinden hiç yapmadı daha,sadece Paşa'ya yapıyor.İçim eriyor bu anlara şahit olunca:)

Biz 'Emir öpücük ver' diyip,dudağımızı uzattığımızda -eğer canı istiyorsa- ağzını açıp dudağımıza yapışıyor:)Ağzını açarak öpebiliyor henüz.Bayılıyorum buna:)

Uyutmadan önce emziğini veriyorum.Bir anda o çılgın minik adam gidiyor,masum bir bebek oluyor.Mayışıyor,bana sarılıyor.Sonra uykudan önce biberonunu veriyorum,hayran hayran gözlerime bakıyor bitirene kadar ve yüzümü okşuyor.Daha huzurlu ve mutlu olduğum başka bir an yok.En sevdiğim,zamanı dudurmak istediğim dakikalar.

Uykuları hala süprizli.Hala zor geceler olabiliyor fakat deliksiz uyuduğu günlerin sayısı arttı.Bu sebeple hiç şikayetçi değilim şuan ki durumdan.Fakat uyku eğitimi konusunu tekrar gündeme aldım.Salla salla çok zorlanıyorum.

En ilgilisini çeken oyuncaklar kaplar.Renkli üstüste dizilebilen ve içiçe girebilen kaplar.

Hala yemek seçmiyor,iştahı yerinde.Maşallah diyelim:)İnek sütü,balık,tatlı,çok tuzlu ve bal hariç herşeyi yiyiyor.Bu ay balığa başlıyorum.1 yaşına girince de diğerlerine.Tatlı hariç.

1 yaşına,1 ay 4 gün kala,bizde ki son gelişmeler bu şekilde.Bu bir aylık sürede,Emir'in bir yaşına çok yaklaşması sebebiyle,bol bol bu konu ile ilgili yazılarım olabilir,pek duygusalım bu konuyla ilgili:)

Son olarak Emir'in Paşa'yı öptüğü bir videoyu paylaşıyorum aşağıda.Tam belli olmuyor ama uzanıp ağzını açıyor:)


Herkese iyi geceler.....Anne yatar...Yarına Playlist paylaşacağım,ilgilenenlere duyurulur;)

Bebekten Sonra Sosyal Hayat

Bebeğiniz olduğu zaman hayatınızda değişecek şeyler arasında,sosyal hayat bence bu listesinin en başında geliyor.Fakat en çok merak edilen,ne kadar değişeceği ve üç kişilik bir aile olduğunuzda,eski hayatınızdan geriye neler kalacağı.

Emir’den sonra sosyal hayatımdan  bahsetmeden önce diyebiliceğim şey şu;

Bir çok şey gibi bu hem sizin elinizde,hem de değil.Sizin elinizde çünkü sizin koyacağınız kurallar ve seçimleriniz hayatınızın ne derece değişeceğinin sonuçlarını belirleyecek.Elinizde olmamasının sebebi ise koyacağınızı düşündüğünüz kuralların ve yapacağınızı düşündüğünüz seçimlerin ne yazıkki sadece bir kısmını gerçeğe dönüştürebileceksiniz.
Her aile bu yeni düzeni farklı kuruyor,bence bu bu düzenin kurulmasındaki iki tane etken var;

-Başkalarından alabildiğiniz yardım ve derecesi
-Sizin anne ve baba olarak nasıl hissettiğiniz

Bu iki başlığın açılımı,hiç bir ailede aynı olamayacağı için konuyla ilgili bir genelleme yapmam imkansız. Fakat emin olduğum tek bir şey var,o da;öncelikleriniz tamemen yer değiştireceği.

Emir’in doğumundan sonra ilk kez dışarı çıkmam Kerem ve annemin zoruyla gerçekleşti.Doğum yapalı 3 hafta olmuştu.Balkonda oturuyorduk ve ben gözlerim dolu dolu,içimin sıkıldığından bahsediyordum.Dışarı çıkmamın bana çok iyi geleceğini söyleselerde,Emir’i bırakmak istemiyordum,kendimi bir garip hissediyorum,sanki o benim bir parçammış gibi artık ondan ayrı kalamazmışım gibi geliyordu.İkna olmam uzun sürse de,oldum.Bir sonraki emzirmeye kadar bir buçuk saat gibi bir sürem vardı,annem Emir’leydi,bir şey olursa buzdolabında yedek süt de vardı ve biz Kerem’le evimizin  yakınında bir yere kahve içmeye  gittik.O an hissettiklerimi hala o kadar net hatırlıyorum ki.Dışarıdaydım,hamile değildim,bebeğim de yanımda değildi.O kadar şaşkındım ki,daha sadece üç hafta olmuştu ama ben sanki yıllardır dışarıya çıkmamışım gibi hissediyorum.

Bu ilk dışarı çıkma bana çok iyi geldi.Kerem’le ilk kez o gün,gerçekten ‘konuştuk’.Bunca tantananın ve yaşadığımız bu duygusal değişimin arasında neler hissettiğimizden konuşma fırsatını ilk kez o gün bulduk.Önce Emir’den başka birşeyden bahsedemeyeceğimi düşünürken,bir süre sonra Emir yokmuş gibi,Pelin ve Kerem gibi muhabbete başladığımızı farkettim  ve dışarıda geçirdiğimiz o bir saat bana bir terapi etkisi yaptı.Kendime geldim resmen,nefes aldım,çok iyi hissettim.Daha önce neden çıkmadım ki diye söylendim kendime ama normaldi sanırım:)Bu süreçte 3 kere annemi aramış olabilirim,Kerem’le muhabbet ederken biraz ağlamış da olabilirim ama olur o kadar,hem ağlamak bana çok iyi geliyor:)

İlk kez bu zinciri kırdıktan sonra,devamı geldi.

Özellikle ilk üç ay,kendimi iyi hissettirecek şeyleri yapmak için zorladım kendimi.Normalde yaptırmadığım kadar çok sıklıkta manikür yaptırdım ve fön çektirdim:)Bana çok iyi geliyordu.

Normalde hiç geleneksel bir insan olmamama rağmen,nedense ilk 40 gün bebeği dışarı çıkarmama geleneğinden etkilenmiştim.Emir’i doktor kontrolleri ve bu kontrollerden sonra annem ve Emir ile hastane yakınlarında içtiğimiz bir kahve haricinde,onu  hiç dışarı çıkarmadım.Doğumdan önce çıkaracağım diyordum,nedense doğduktan sonra fikrim değişti.Gözü bile kızarsa ödüm kopuyordu,dışarı dünyaya o kadar küçükken çıkması biraz korkuttu beni sanırım.Şimdi olsa çıkarırdım gibi geliyor ama o zaman korktum işte.

40. günümüzde ilk kez bebek arabasıyla dışarıdaydık.Yarım saat kadar yürüyüş yaptık.Sonra ‘40 çıkarması’ geleneğine de uymaya karar verdik ve bize bu geleneğe uygun bir çok hazırlık yapan kuzenlerimizin evine gittik.O kadar güzel şeyler hazırlanmışlardı ki :)

Emir bey,bu günden sonra benimle deli gibi gezmeye başladı.Hergün soğuk demedim,yağmur demedim dışarı çıkarıdım,nereye gidiyorsam yanımda götürdüm.Alışveriş merkezi,market,annemin evi,akraba gezmesi,arkadaş ziyareti,Pazar gezmesi…Bol bol gezdik.Çünkü bütün gün evde çocuk bakmak beni belli bir zaman sonra bunaltıyordu,böyle dışarı çıkmaları çok iyi geliyordu.Ayrıca Emir dışarıdayken çok daha güzel uyuyordu,arabaya bindiğimizde hemen gözleri kapanıyordu.Dolayısıyla ben de daha az yorulmuş oluyordum ve dışarıdayken uykusuzluğumla ve yorgunluğumla daha iyi başa çıkabiliyordum.

Fakat bu çıkmalar çok kolay olmuyordu tabii.Bebekle dışarı çıkmak,ne kadar zor!
İlk zamanlar,acemlik ve herşey tam olsun endişesiyle iki buçuk saat önceden hazırlıklara başlıyordum. Çıkmadan önce bebek hem uyumuyor olacak,hem karnı tok olacak,hem altı temiz olacak,hem çantası hazır olacak,hem ben hazır olucam,hem Emir’ün üstü başı hazır olacak…Bunların hepsini bir araya getirebilmek o kadar zor ki…Özellikle yeni anne için.Alışana kadar herşey daha zor geliyor,bir de kaygı seviyesi biraz daha yüksek oluyor.Ben sırf hazırlık yapmaya halim olmadığı için ya da tam herşey hazırken Emir’in karnı acıktığı ve emzirmem gerektiği için dışarı çıkmaktan vazgeçtiğimi biliyorum.

Spontane gelişen gezmeler bir tek annem ile gerçekleşebilyordu.Onun yardımıyla bu süreci daha kolay geçiriyorduk.

Benim yaşadığım diğer bir zorluk ise dışarıda emzirmekti.Emir gibi her an emmek isteyebilecek bir bebek ve her yerde emziremeye alışamamış bir anne ile dışarı çıkmak çok stres yaratabiliyor.Her yerde emzirmekten çekinen bir anne olmanın dezavantajı,bebek bakım odası olan bir yer tercih etmek zorunda olmak demek veya ev gezmesilerine gitmek demek.

Arabaya binmek ise bir başka endişe sebebiydi.Onu görebileceğim bir aynamız olmasına rağmen,kafasını bile düzgün tutamayan minnağım acaba arkada rahat mı,nefes alabiliyor mu,hatta abartıp yaşıyor mu diye merak edip duruyordum.Bu endişeyi kolay attım,üç,dört seferden sonra rahatladım neyse ki.Emir beyin karnı  çok acıkıp deliler gibi ağlamaya başladığında,çok alakasız bir yerlerde arabayı kenara çekip arka koltukta emzirdiğim maceralarımız da çok sayıda :)

Neyse ki herşey kolaylaşıyor,çünkü zamanla bebeğinizi daha iyi tanımaya başlıyorsunuz ve anneliğe daha çok alışmış oluyorsunuz.Ne zaman ne yapacağınız konusunda çok pratikleşiyorsunuz ve herşey kendiliğinden gelişiyor.Yine de bebekle evden çıkmak hala zor geliyor açıkçası :)

Şimdi benim için  önemli konulardan birine daha değinmek istiyorum.Arkadaşlarınızla iletişiminiz,özellikle çocuksuz arkadaşlarla :)

Emir kucağımda,ben emzirmeye çalışırken,ziyaretimize gelmiş arkadaşlarımla eskisi gibi konuşamadığımı ve sohpetlerimize konsantre olmadığımı farketmem hiç uzun sürmedi.Sanırım bunu ilk yaşadığımda Emir daha bir haftalıktı ve nerden aklıma geldiyse, bir anda her bölümünü izlemiş olduğum Sex and The City dizisinin bir sahnesini hatırlamıştım. (Bknz:Dizi manyağı)

Carrie yeni doğum yapmış olan Miranda’yı,kendiyle ilgili bir konuda konuşmak için ziyarete gidiyordu.Ve orda yaşananları anlatan 3-4 dakikalık bu sahneyi şimdi o kadar iyi anlıyordum ki :)
Demek ki bunu yaşayan sadece ben değildim,herkes yaşıyor ki bu dizide de yer vermişlerdi diyerek rahatlamıştım.Merak edenler o sahneyi BURADAN izleyebilir. (Dikkat:Açık bir şekilde,emzirme sahneleri içerir.Ben uyarıyımda,bu ne demeyin:) )

Sanırım arkadaşlık konusuyla ilgili en önemli şey,kabullenmek.
İki tarafın da,değişen arkadaşlığınızın yeni ritmine ayak uydurabilmek için,önce herşeyin farklı olduğunu kabul etmesi gerek.Eğer bir taraf herşeyin aynı kalması için direniyorsa,beklentiler karşılanamıyabiliyor ve dolayısıyla kırgınlıkar oluşabiliyor diye düşünüyorum.

Ben bu duruma hala tam alışamadım:)Yanımda Emir varsa ve bir arkadaşımla birebir buluştuysam,sohpeti devam ettirebilmek beni çok zorluyor.Çok çaba sarfediyorum inanın:)Zamanla alışılır herhalde dimi?

Eğer yanımda Emir olmadan arkadaşlarımla buluşabildiysem de ayrı bir hikaye.Önce herşey muhteşem oluyor,çocuksuzken arkadaşlarımla buluşmayı genelde çok özlemiş oluyorum ve çok zevk alıyorum.Aradan bir buçuk,iki saat geçtikten sonra aklım yine Emir’e gidiyor.Uyuduğunu ve iyi olduğunu bilsem de gidiyor işte.Başlıyorum düşünmeye,merak etmeye ,özlemeye:) Annelik böyle bir delilik haliymiş,manasızca merak etme…Kendine vakit ayırdığın zamanlarda bile onunla olacağın zamanı,neler kaçırdığını,yemeğini yiyip yemediğini,eve dönerken yoğurt alman gerektiğini,öğle uykusunu kaç saat uyuduğunu merak etme hali.Hani bazı büyükler derler ya ‘her çocuk büyüyor işte bir şekilde,bu kadar takmamak bağlanmamak lazım’ diye,doğru söylüyorlar aslında ama olmuyor işte.Takıyorsun,bağlanıyorsun ve bunu yapanları belki geçmiş zamanda kınıyorken,artık umursamaz oluyorsun.Nederlerse desinler….Banane…Aşığım işte :)

Arkadaş sohpetlerimi özlüyorum desem yalan olmaz çünkü arkadaşlarımdan hiç birinin çocuğu yok.Azınlık olan,koşturan,hayretler içinde bakılan,sorular sorulan benim.Ben bir deneğim resmen onlar için:) Bense,sürekli ayak uydurma çabasında bir garip anne:)Bu yüzden,eski Pelin’i özlüyorum bazen.Bir sohpet sırasında,Emir’i düşünmeden o ana konsantre olabilmeyi,saçma sapan mevzuları saatlerce konuşabilmeyi özlüyorum.Biri kahveye çağırdığında,hoop diye gidebilmeyi özlüyorum.Arkadaşlarımla ‘bir ortak noktamızın’ olmasını özlüyorum.Çünkü  artık kendimi o kadar farklı hissediyorum ki,sanki onlardan biri değişmişim gibi geliyor.Çok hüzünlü bir gerçek bu aslında benim için.İnsana bazen kendini çok yanlız hissettirebilen bir gerçek...Farklı olmamayı özlüyorum.Benim için artık hayatımdaki en önemli olan şeyden,yani annelikten konuşabilmeye çok ihtiyaç duyuyorum. Sanırım Emir’den sonra anneme daha çok bağlanmamın sebebi de bu,onunla konuşabiliyorum bir tek .Neyse ki yinede çok anlayışlı ve beni yanlız bırakmayan dostlarım var,çoğu beni eskisi gibi görmeye çalışıyor diye düşünüyorum,öyle davranıyorlar,yani en azından ben öyle hissediyorum.Neyse az kaldı diye bir ümit bekliyorum,anne olabilme ihtimali olanları:)

Telefonla ilişkime gelirsek,bu konuda çok sinirim diyebiliriz.Hiç bir telefona zamanında cevap veremiyorum,mesajlara geç cevap veriyorum.Uzun süre telefonda konuşunca strese giriyorum.Sesi zaten hep kısık,olurda Emir uyuyorken çalarsa filan diye sessize alıyorum hep,bu sebeple hiç ulaşılamıyorum ama sosyal medyadan hiç geri kalmıyorum maşallah:)

Gece gezmelerine gelirsek,bu konuda hiç bir zorluk yaşamıyoruz diyebilirim.Ben zaten uzun zamandır gece gezmelerinden zevk almayan biri olarak,zerre kadar aklım kalmıyor.Eşim de aynı şekilde.Akşam yemekleri davetleri veya buluşmaları ise bende hala bir şok etkisi yaratabiliyor.Akşam 7’den sonra dışarıda hayatın devam ettiğini hatırlamak,beni bir süre kendime getiremiyor.Ama çoook iyi geliyor.

Tatiller ise yeni bir boyut kazandı.Emir nerede en çok mutlu olabilir?Nerede daha çok temiz hava alabilir ve rahat edebilirse,orası tatil.Karı koca tatile çıkmayalı uzun süre oluyor,bu da özleniyor yaa:) Umursamazca alıp başını gidebilmek,tek derdiniz vize yada işten izin alma olma hali :)Ama yakın zamanda karı-koca bir tatilimiz var.Hem çok heyecanlanıyorum hem de Emir’i ilk kez bırakacağım için gitmesek mi diye saçma sapan anne triplerine giriyorum.Ama kendimi sarsıp ‘saçmalama’ diyorum:)

Spor,doktor,bakım….vs. gibi konularda ise ,anneanne babaanne yada herhangi güvenilir bir yakınızın desteği varsa sorun yaşanmıyor.Önemli olan planlı olabilmek.

Sosyal hayatı koruyabilmek,yeni anneler ve babalar için normal hayata dönebilme açısından önemli bir adım bence.Bu adımlar yavaş yavaş atılıyor,zamanla yoluna giriyor.Yeni bebek sahibi olmuşsanız,kendini kaptırıp  eve kapanmak çok kolay,hele biraz anti-sosyal biriyseniz çok daha kolay.Yapmamaya çalışın,kaptırmamaya çalışın derim.Benim böyle günlerim çok oluyordu bir dönem fakat sosyalleşmenin ve kendine vakit ayırabilmenin psikolojik olarak bana çok iyi geldiğini anladığımda herşey daha kolayladı sanki.Arada bir  ‘ohhh’ demenin ve çocuklu hayattan uzaklaşmak istemenin kötü bir tarafı yok.Bebekten ayrı olduğun her dakika çekilen o vicdan azabına hiç gerek yok.Ben bu konuda şanslıyım,yardım edenim çok.Yardımı kabul edebilmeyi de öğreniyorum yavaş yavaş.Ara sıra evde yanlız kalabiliyorsam,şarj oluyorum resmen.Spora gitmek enerji veriyor.En sevdiklerimle görüşmek beni kendime getiriyor.

Dengeyi kurabilmeyi öğrendikten sonra herşey yoluna giriyor.Unutmayın,siz mutluysanız bebeğiniz de mutlu ve bilin ki bebekten sonra aslında sosyal hayatınız değişmiyor,SİZ değişiyorunuz.Sosyal  hayatınız da bununla birlikte başkalaşıyor sadece,o size ayak uyduruyor hale geliyor:)

Sevgiler...