Pelin's Playlist -2-

Sizi yetenekli ve muhteşem sesli Daniela Andrade ile tanıştırmak istedim.

Bilinen pek çok şarkının cover'larını yapıyor,muhteşem bir yorumu var.Ben kendisi ile inanılmaz bir tesadüf ile tanıştım.Başka bir sayfada gezinirken,nasıl olduysa yeni bir sayfa açıldı ve fonda şarkıları çalmaya başladı,sesine bayılıp hemen diğer şarkılaırnı da dinlemeye başladım ve bayıldım!
Zaten hayatım boyunca şarkılarımı hiç bir zaman ben bulmadım,hep onlar beni buldu...

Dinleyin derim,pişman olmayacağınıza eminim,umarım sesine siz de benim gibi aşık olursunuz.


-Şimdiki aklım olsa- Bebek için alınacaklar listesi

Hamileleri en çok meşgul eden konu:Ne almalıyım??

Bir de o an ki hormonlardan mıdır nedir,hiç bir şey eksik olmamalı psikolojisi sarmıştı beni.Bir eksik olsa panikten ölüyordum,sanki çocuk geldiğinde herşeyin tamam olması şartmış gibi.

Bloglar hastane çantası listesi,bebeğe lazımlar listesi konusunda harika bir kaynak.Aynı zamanda doğum yapacağınız hastanenin  doğum katına giderseniz onlar da size yardımcı olacaktır.Bana liste bile vermişlerdi.

Yine de tecrübe etmeden ‘gerçekten’ neye ihtiyacınız var bilmek zor.Ben aldıktan sonra keşke onun yerine bunu alsaydım yada bunu almasydım ne gereksizmiş dediğim pek çok şey oldu.Eğer 2. bebeğim olursa işim çok kolay diye düşünüyorum.

Benim ‘şimdi ki aklım olsa’ alacaklarım veya almayacaklarımın listesini BEBEK VE ANNE İÇİN ALINACAKLAR LİSTESİ başlıklı yazımda,madde madde ve detaylı bir şekilde mevcut.Aşağıda okuyacaklarınız ise daha açıklamalı ve detaylı.Dilerseniz bu yazımı okuyup sonra diğerinine geçebilirseniz.Okumayla uğraştırma beni,bana direk alışveriş listesi lazım derseniz de sizi direk BURAYA alalım:)

1-KIYAFET

Bu hastane çıkışı tulumları benim kafamı çok karıştırmıştı.Niyeyse?Her bebek mağazasına girip hastane çıkışı sorup,bakıp çıkıyordum.Organik mi olsun?Zıbın olsun mu?Zıbın nedir?Ne işe yarar?Tam olarak ne lazım?Bir türlü toparlayamadım.Sonuç olarak gittim 3 tane hastane çıkışı aldım,fakat astarı yüzünden pahalıya mı geldi ne oldu anlamadım.Bir de Emir’e hepsi büyük geldi,ve yetmedi,bazı parçaları giyilmedi.

Şimdi olsa,gidip Mothercare’den 5’li paketteki kısa kollu tulumlarından alırdım.Ve kesinlikle 0-3 aylık beden değil,New Baby diye adlandırılan boydan.Emir 3.150 kilo doğdu,normal kiloda bir bebekti ve 0-3 ölçülerde aldığım hiç bir şeyi neredeyse bir aydan fazla süre giydiremedim.
Bir de herkes ‘çok alma,hemen büyüyorlar’ demişti.Bende 5 tane filan almıştım.E yetmediii.

Bebeğinizin kilosuna ve boyuna göre New Baby boyutunda en az 6-7 tane iç tulum alın derim.Ben 2 adet tiny baby boyutunda da tulum almıştım ama çabuk büyüdü,gereksiz masraf olmasın diyorsanız,New Baby işinizi görecektir diye düşünüyorum.Tabii ki bu yazdıklarım her bebeğin boyuna posuna kilosuna göre değişiklik gösterebilir,bunu dikkate almayı unutmayın lütfen:)

Özellikkle kış ayında doğduysa,5-6 tanede uzun kollu,uzun bacaklı kendinden eldivenli tulum şart.

2 adet şapka.Banyodan sonra özellikle keltoş kafalara çok lazım oluyor.Bebekler en çok kafalarından üşürmüş.

Sonra minik ayaklara çorap.Tulumunun içine giydiriyorduk,hava çok soğuksa babaannemin ördüğü yün patikleri de tulumun üstünde giydiriyordum.Çok çok işimize yaradı.

Ekstra eldiven almıştım.Hiç kullanmadım,elinden çıkıyordu.Tulumların kendinden eldivenleri olduğu için ihtiyaç olmadı.

Ayakkabı almıştım ama ayağında durmadı.0-3 aylık ayakkabılar çok mantıksızmış ne yazıkki.Ne yazıkki dyorum çünkü çok tatlılar ama giyemiyorlar,çıkıyor.Yine babaanne usulü patikler harika iş görüyor.Ya da patik tarzında satılan ayakkabılardan alabilirsiniz.

Üst baş neredeyse hiç giydirmedim diyebilirim.Bir tane kotu vardı,(tabii ki saklıyorum:)),2 adet de uzun kollu t-shirt.Bu aldıklarım yeti de arttı bile ama yinede alınıyor,biliyorum çünkü insan dayanamıyor,çok şekerler ve bunu ileride giyecek diyerek hayal kurmak çok güzel:)Ben taa hamileyken Emir’e aldığım bazı şeyleri giydirdikçe çok mutlu oluyorum:)

Kış bebekleri için mutlaka yelek ve hırka gerekiyor.

İki adet battaniye,biri kalın biri ince olsun.Hatta bir de penye battaniye tavsiye ederim.
Penye battaniyeleri,yeni doğan bebeğinizi yarım kundak yapmak için kullanabilirsiniz.Bu yarım kundak,yani bebeğin sadece ellerinin hafifçe sarılması,sakinleşmesi için çok iyi oluyor.Bunu  hemşireler ve etrafımda bir kaç tecrübeli kişi tavsiye etmişti.Eller kollar kontrolsüzce hareket ettiği için minikleri uykusundan uyanıyor çoğu zaman.Uyuturken de bu yöntemle daha çabuk sonuca ulaştığınızı göreceksiniz.Sonradan gördüm ki bunun için özel yarım kundaklar zaten satılıyor,ben geç kalmışım.Ayakları serbest bırakmayı ve elleri kesinlikle çok sıkmamak gerektiğini tekrar belirtmek isterim.Sadece kolların kendi kendine hareket etmesini birazcık engellemek yeterli olcaktır. 

Bol bol,tülbent,ağız bezi….vs. en çok lazımlardan.

Eğer kışın doğum yapacaksanız,bir uyku tulumu almanızı tavsiye ederim.Soğuk gecelerde çok işinize yarayacaktır.Benimki nasılsa habire üstünü açıyordu o minicik haliyleYinede,bebeğinizin uyuduğu odanın derecesi kaç derece sıcaklıkta olduğunda uyku tulumu giydirmeniz uygun olacaktır,doktorunuza danışmanızı tavsiye ederim.

Bebek bezi çok almayın derim,popişler çabuk büyüyor,benim elimde bir sürü kullanılmayan bez kaldı.Bir paket yeni doğan alın,sonra gidişata göre almaya devam edin derim.Benim tercihim Prima Pampers Premium Care oldu.Hala onu kullanıyorum.

Bebek bezi demişken;ISLAK MENDİL almayı unutmayın.Bebeğin altını temizlerken kullanmak için hastanede Unibaby yeni doğan kullanılıyordu,ben o ürünle devam ettim,hatta hala yeni doğan için olanı kullanıyorum,çünkü diğerlerinde çok parfüm var,koku  rahatsız ediyor,diğeri daha sağlıklı gibi geliyor nedense:)Bol bol alın,fazlası olmaz,sürekli kullanılan en önemli ürünlerden.

2-BEBEK TELSİZİ

Bildiğiniz gibi piyasada hem görüntülü+sesli telsizler hem de sadece sesli telsizler mevcut.Biz görüntülü telsizi gereksiz gördük fiyatı yüksekti,sadece sesli telsiz aldık.Gerçektende gereksizdi görüntülü,Emir zaten yanımda yatıyordu,hatta bütün gece emzirdiğim için,sürekli dipdibeydik.
Taaa ki  5 aylık olana kadar.Biz Emir’e 4 buçuk aylıkken kendi odasına alışması açısından yatağına geçirdik.Geceleri hala çok fazla kalkıyordum ama artık işimi,odasındaki koltukta hallediyordum.Emzirme,mama,sallama pış pışlama.

Ama yinede-şanslıysak-ayrı kaldığımız 1-2 saatlik süreçler olabiliyordu ve bu zamanlarda ben Emir'i merak etmekten,yataktan habire gereksiz yere kalıkıyordum,uyuyabileceğim vakitleri bile kalkıp ‘acaba ne yapıyor’ diye bakarak harcamaya,ziyan etmeye başlamıştım.Çünkü bebek dönmeye başladığı anda,anne kişisinin panik boyutu artıyor.

Ay yüz üstü döndü kaldı mı?Nefes alıyor mu?Kolu mu sıkıştı?Ağladı mı?Ik mı etti?Gık mı etti?Uyandı mı?Uykusunda mı ses çıkardı?Çok uzun zamandır uyuyor,bişey mi oldu?’ derken derkeeeennnnn,ben gecede 35 kere kalkıp Emir’e bakmaya başladım.Ve ne yazık ki çoğu zaman,mışıl mıiıl uyuyan bebeği,parkelerden(bizim parkeleri söküp atasım var) ve kapılardan çıkan gıcırtı ya da 'tak' sesiyle ben uyandırdım.(Kendinden en çok nefret edilen an!)

Dolayısıyla,biz çözümü Emir 6 aylıkken gidip görüntülü telsiz almakla bulduk.Ve hayatımız kurtulduu!!!!Artık her sese gitmiyorum,ne yaptığını nasıl uyuduğunu görüyorum.Hatta çok önemli bir nokta;her gözünü açtığıunda yanına bitmiyorum,biraz bekliyorum,bazen bir bakıyorum kendi kendine gözünü kapayıp uykuya devam ediyor.Eskiden uyanır uyanmaz,ufacık battaniye hışırdaması gelse koşar bakardım. Kendi kendine uyuyakalmayı öğrenmesine fırsat bırakmazdım.Telsizimizden beri Emir bensiz kendini uyutabilmeye başladı.(Bazen:))

Yani siz de bizim gibi,'çok para vermiyelim yaaaa,ne gerek var' diyip sonra pişman olup,daha da çok masraf yapmak istemiyorsanız,gidip en baştan en iyi ve en görüntülüsünden telsizi alın derim.

Biz Weewell ve Luvion markası arasında çok kararsız kalmıştık,araştırma sonucu ikisinin de çok iyi olduğunu öğrendik.Luvion markasında karar kıldık,çok memnunuz.

Önemli not:Anteni açmayı unutmayın,biz 'bu alet çekmiyor' diye 2 gün sinir küpü halinde dolandık evde:)Meğersem anteni varmış:)

 3-ANA KUCAĞI/BEBEK ARABASI/KANGURU


Ev tipi ana kucağımızı bana kuzenim Baby Shower’da hediye olarak aldı.Benim de almayı düşündüğüm model oydu.Tipini ve rengini çok beğenmiştim,hevesle kurduk.Emir 2 aylıkken destekle oturtuk içine.Fakat ana kucağı sandalye gidi bir model olduğu için, Emir hiç rahat edemedi.5 dakika sonra ağlıyordu.Bu ana kucağını annemlere taşırken,ben aletin ayağını kırınca,vesile oldu ve daha düz ve rahat bir ana kucağı arayışına girdik.Bulduk da.Fisher Price Yağmur Ormanı‘nı.Üstüde çok renkli,müzikli bir bar vardı,Emir hayretler içerisinde ona bakıyordu ve bu alet benim hayatımı kurtardı.Şiddetle tavsiye ederim.

Sonra Emir daha  rahat oturabilmeye başlayınca,işler değişti.Kuzenimin aldığı ana kucağı daha kullanışlı olmaya başladı.Babam onu yapıştırıp tamir etmişti ve annemlerde duruyordu.Kenarları yüksek olduğu ve koltuk gibi olduğu için bu seferde onu sık sık kullanmaya başladık.Pek güvenli değildi tabii, silikonla yapıştırıldı,o yüzden annemlerden alıp eve getirmedim,sadece orada gözetim altındayken kullandık.Ama gidip o modelden tekrar almayı bile düşünmedim değil.

Fisher Price'ın yanları düz modelini aldığımız için artık aşağı doğru sarkmaya başlamışdı ve Emir 6 ayık olunca ben ikisini de kullanamaz oldum.Fisher Price’ın ki iki ay hayatımı kurtardı hakkını yemiyim fakat şimdiki aklım olsa,her yerde karşıma çıkan üç modlu,yataktan sandalyeden bozma,yanları korumalı,şuan markasını hatırlamadığım,kırmızı ana kucağını alırdım.çok güvenli ve kullanışlı gözüküyor,bebek içinde uyuyabiliyor bile.Artık geç tabii:)

Bebek arabası alırken Bugaboo ve Stokke arasında kararsız kaldım,ikisininde çok iyi ve güvenli olduğunu biliyordum,çok uzun zaman araştırmıştım.Bu iki bebek arabası aslında birbirinden çok farklı.İkisinin de artıları var ama eksisi yoktu.Sonunda Stokke Xplory’de karar kıldım,çünkü tipini çok beğendim:)

Yaptığım seçimden çok memnunum.Katlanması kolay(fakat iyice öğrendikten sonra:)),tekerleklerin dönüşü manevrası harika,sağlam,hafif,en önemlisi çok güzel yatak oluyor,bebeği rahatlıkla uyutabiliyorsunuz,oturma modundayken ise dışarıda mama sandalyesi olarak kullanılıyor,bir de ara modu var,Emir onda çok rahat ediyor.Tüm kumaşlı bölümler çıkıp yıkanabiliyor.Bagajıma sığıyor,fakat benim bagajım çok geniş,bebek arabası almadan mutlaka arabanın bagajını ölçün biçin,çünkü Stokke'nin Xplory modeli küçük bir araba değil.Daha küçük bagajınız varsa,daha küçük modelleri de mevcut.Kullanışlı ve büyük bir çantası var.Çanta arabaya takılıyor.Ekstra bebek çantası almanıza gerek kalmıyor.

Biz arabamızı alırken;yanında kampaya olarak,hediye anakucağı veriyorlardı.Aynı zamanda araba koltuğuydu.Bu sebeple ekstra anakucağı almadık.Fakat asıl amacı araba koltuğu olduğu için çok ağırdı,pratik değildi.En büyük artısı araba koltuğu olarak çok çok sağlam ve güvenli,tık diye çıkıp pusete takılıyor,Emir arabada uyuyakalınca hiç yerinden kaldırmadan bebek arabasına takıyordum ve uykuya devam ediyordu.5 buçuk ay boyunca ben o ana kucağını pusetinde deli gibi kullandım,yatak da oluyordu.Daha ne olsun?Fakat benim takıldığım nokta ağır olduğu için doktora giderken çıkarıp elime alamamaktı.Bir arkadaşımdan Maxi Cosi’nin hafif modelinden ödünç aldım,çok sevindim.Fakat şimdi düşünününce toplam 3 kere kullanmışım.Bir kez doktora gideken,bir kez kuzenime giderken,bir kez de babaanneye giderken,sonrada aylarca aynı yerde durmuş.Sonuç olarak,önemli olan araba koltuğuymuş ve bu koltuğun pusetinize uyumlu olmasıymış.O ana kucağını elde taşımak eziyet,bebeği kucağa alıp,götürülmesi gereken yere kucakta götürmek bence çok daha rahat.

Son olarak kanguru.Ben Baby Björn’ün kangurusunu çok hevesle aldım ve sadece,Emir 3-4 aylık olana dek anneme giderken(yürüme meafesi 3 dakika) kullandım,.hayal ettiğim gibi alışverişe giderken kullanamadım.Aslında ürün harika bir üründü,çok rahattı fakat benim belimi zorladı,rahat edemedim,Emir’de sıkılıyormuş gibi geldi.Sonuç olarak dolabın tepesinde yerini aldı.Bazı kişilerin çok rahat ettiğini duyuyorum,ben biraz minik olduğum için bana ağır gelmiş de olabilir.Kanguru tamamen tercih meselasi,benim tecrübem bu şekilde oldu.Ama kullanmayı düşünüyorsanız,Baby Björn ilk tercihiniz olabilir derim.

 4-BİBERON VE EMZİK

Ben doğumdan önce bir kaç farklı markanın biberonu ve Avent’in iki model emziğini almıştım.

Emir doğduktan sonra,hemen emzirmeye başladım.2 hafta sonra Emir çok sık emse de,memede uyuyakaldığı için az kilo aldığını gördük,doktor,emzirdikten sonra kalan sütü sağmamı ve biberonla Emir’e içemediği kadarını vermemi istedi.İlk kez biberon verirken,ağladım:) (lohusa psikolojisi) Çünkü hep duyduğum,’biberona alışan çocuk emmez’ lafıydı ve ben emzirmeyi çok seviyordum ve daha uzun zaman emzirmeye de kararlıydım.

Doktordan biberon tavsiyesi istediğimde Mamajoo marka biberonun PES modelini önerdi.Elimse bulunmayan bir modeldi ama ilk kez biberon vereceğim içim,doktor ne derse o olsun istedim.Emir biberonu hemen aldı,hatta pek bi şaşırdı,hiç uğraşmadan süt içerbiliyordu.bunun iyiye alamet olmadığını o zamandan anlamalıymışım ama  önemli olan anne sütünü alması diye düşündüm.Arada AVENT’in biberonunu ve Dr.Brown’s un biberonu vermeye başladım.Yine sorun yaşamadık ama ben Mamajoo’da ki kadar rahat olmadığını farkedince,sütü hep onda vermeye başladım.

Benim sütüm 4 aydan sonra farkedilir derece azaldı ve Emir çok ağlamaya başladı ve ben ne yazıkki mama’ya başladım.Mamaya başladıysanız aynı zamandada sürekli süt sağıyorsanız,alabildiğiniz kadar çok biberona ihtiyacınız var demektir.

Emir 4 aylık olduktan itibaren biberon seçmemeye ve hepsinde rahat etmeye başlayınca,ben tercih yapmaya karar verdim ve Dr. Brown’s un cam biberonlarını kullanmaya karar verdim.Cam sağlıktır.Her zaman.Fakat bu biberonun en büyük dezavantajı temizlenmesi çok zor,içindeki mavi aparatının içini her seferinde temizlemek bazen sinir bozabiliyor,fakat değer.Çünkü bu mavi aparat sayesinde gaz problem büyük ölçüde çözülüyor,çok etkili olduğunu düşünüyorum.Zaten bebeğinizi yedirirken,siz de görüyorsunuz hava yutmadığını,asla baloncuk oluşmuyor,biberonun emzik kısmında asla hava birikmiyor.Hala kullandığım biberon bu,fakat artık Emir biberonları eline almaya başladığı için yine Dr. Brown’s un 0 BPA plastiklerinden de aldım.

Hala köşede bir Mamajoo biberonum bulunuyor,onunla aramızda ayrılmaz bir bağ oluştu:)PES oluşu tercih sebebim.Pes biberonlar cam’a en yakın madde,benim içim bunlarla rahat ettiği için bu markaları kullanıyorum.

Gördüğünüz gibi,süreç karışık.Sizin ilk etapta biberona ihtiyacınız bile olmayabilir,yada aldığınız biberonu bebeğiniz hiç istemeyebilir.Bence doğumdan önce sadece bir tane biberon alın,ne olur ne olmaz diye.Ama birden fazla almayın,ihtiyaç olursa alırsınız.Aldığınız biberon,süt sağma makinenize uyumlu olsun.Bol bol süt sağma poşeti ve süt saklama kabı alın.Her bebeğin seçimi ve gidişatı farklı oluyor,zamanla duruma bakarsınız diye düşünüyorum.

Emzik ise,benim yine ağlayarak verdiğim birşeydi.Hastanedeyken 2. gün emzik verdik Emir’e,bu sefer istememe sebebim ise yeni anne olup,hormonların etkisiyle emziği kıskanmamdı açıkçası:) 2. Gün çok erken diyebilirsiniz,ben de böyle düşünmüştüm.Emir memeden 2 saniye ayrılsa deliler gibi ağlıyordu,ilk 48 saat boyunca ağladı bu sebeple emzik verdik.İlk verdiğimiz emziği istemedi,evden Kerem doğumdan önce aldığım Avent’in emziğini getirdi,onu hemen kabul etti ve sustu,anında sakinleşti.Mucize gibi birşeydi:)Sadece acıkınca ağlamaya başladı.Ben emzik veridğim için pişman değilim,hiç bir zararını görmedim,duymadım hatta benim için emzik hayat kurtarıcı,muhteşem bir buluş!Bıraktırmanın zor olduğunu söyleyenler var,eminim haklılar ama emzik kullanan bebeklerin daha rahat uykuya geçtiği ve daha sakin olduğu bir gerçek.Bu sebeple bıraktırmak istediğim zaman bir şekilde yaparım diyerek bugünü yaşıyoruz:)Emziklerimizle:)



 5-ELEKTRONİK ALETLER


Süt sağma makinesi,olmazsa olmaz!İlk etapta her boş vaktinizde sağın ki sütünüz çoğalsın,sütünüz çoksa yine sağın ve biriktirin,sütünüzün ne zaman azalacağını bilemezsiniz.Ya da işe başlayacaksanız,bu biriktirdiğiniz sütler hayat kurtaracaktır.Sütünüz azsa zaten hiç durmadan sağın,süt gerçekten çok artıyor.

Ben Avent’in elektirikli pompasını kullandım,çok memnun kaldım.

Sterilizasyon makinesi aldım.Yine Avent.Ama 1 kez kullandıktan sonra doktoruma sordum.Doktorum asla tavsiye etmedi.Bu tarz makinelerin kullanımından sonra bebeklerin mikroplara karşı bağışıklığı gelişmiyor,daha çabuk hasta oluyorlar dedi.Biberonları kaynar suyla steril etmenin yeterli olduğunu söyledi.Aynı zamanlarda hastanenin emzirme odasında 2. kez anne olan biri,'ilk çocuğumda yaptığım en büyük hata bu tarz makineleri kullanmak oldu,şimdi çok kolay hastalanıyor' dedi,bu kadar laftan sonra ben makineyi rafa kaldırdım ve her gün biberon ve emzikleri kaynar suda 15 dakika bekletiyorum.

Biberon ısıtıcı çok çok kullanışlı.Biberonları sıcak suda da ısıtabilirsiniz ama ani sıcak özellikle cam biberonlarda tehlikeli,kırılabilir.Ayrıca her seferinde su kaynatmak yerine makinenin tuşuna basıp biberonu koyuyorum ve yakşalık 2-3 dakikada oda sıcaklığına geliyor.Yine de bileğinizde sütün sıcaklığını kontrol etmeyi unutmayın.Buarada bu makine için illa mama vermeniz gerekmiyor,sağdığınız sütleri  dolaba koyuyorsunuz,2-3 saat sonra vermek istediğinizde yine oda sıcaklığına getirmeniz gerekiyor.Bu sebeple  almanızı tavsiye ederim.Benim elim ayağım gibi,çok kullanıyorum.

Bebeğin odasına digital termometre tasiye ederim.Kışın yararlı oluyor.Aynı anda suya girebilenleri de var,hem bebek odasının ısısını hem de banyo suyun ısısını ölçebilirsiniz.Suyun ısısını ölçmek ilk etapta çok önemli oluyor,ama bir kaç kereden sonra alışıp dirseğinizle ölçüyorsunuz.

Ateş ölçer.Bir adet dijital kulaktan ölçen,bir adet normalinden almanızı tavsiye ederim.İkisi farklı dereceler gösterebiliyor,ikisinin ortalamısını almak çok daha sağlıklı oluyor.Doktorumuzun tavsiyesi.

Buhar(nem) makinesi biz almadık ve kullanmadık.Emir’in gece çok burnu tıkasa da ben damla ile açmayı tercih ediyorum.Çok alıştırmamak daha sağlıklı gibi geliyor sanki.Tereddütte kaldığımda doktorumuzda aynısını söyleyince,kesin kararımı verdim.


6-BEŞİK


Emir’e beşiği babaannesinin hediyesiydi,çok büyük hevesle aldık.Beyaz hasır,tekerlekli bir sepet.Bayıldık.Bütün anne adayları da benim gibi çok severek alıyor,hemen en güzel köşeye yerleştiriyor.Fakat şimdiki aklım olsa almazdım.Onun yerine park yatak alırdım.Hem bebeğimi görmek için 100 kere ayağa kalkıp bakmak zorunda kalmazdım,hem tatile gittiğimizde yanımda götürürdüm,hem biraz büyüyünce içine oturtup,güvenle oyuncakları ile oynaması için bir alan olmuş olurdu.

Yinede almak istiyorsanız,haklısınız,pek güzeller:) O zamanda size tavsiyem,mutlaka yanları şeffaf olsun.Parmaklıklı birşey de bence almayın,çünkü kolu bacağı sıkışmasın diye koruma koymanız gerekir ve yine bebeğinizi yattığınız yerden göremezsiniz.Bir de tekerlekli alın derim,ilk zamanlar bebek onunla evin her yerine taşınıyor.

7-BANYO MALZEMELERİ

Banyo küveti olarak alabileceğiniz en geniş küveti almanızı tavsiye derim.Bizim ilk küvetimiz Baby Shower hediyemizdi,çok tatlı,masmavi,ayakları olan bir küvetti.fakat Emir bey 3 aylık olduktan sonra küvetine sığmaz oldu.Gittim katlanabilir bir model aldım ama onun ölçüleri açılıp kapanınca değişti,rahat edemedi,uygun ayaklık da bulamadım zaten.Üçüncü ve son küvetimizi ise,e-bebek'ten adım.Modeline hiç bakmadım,sadece en büyük ölçülere sahip olanını aldım ve çıktım,şuan mutluyuz:)

Küvet için file veya yarı yatar pozisyonda olan havlu kumaş olan desteklerden almayı unutmayın,benimki ikincisiydi,o da hediyem ile birlikte gelmişti,çok memnun kaldım.

8-BEBEK ODASI ve DİĞERLERİ

Mobilya tavsiyesi değilde,onun dışında bir kaç tavsiyem olacak.

Öncelikle rahat bir emzirme koltuğunuz olsun bebeğin odasında.

Bir adet gece lambası mutlaka almanızı tavsiye ederim,emzireceğiniz gecelerde odayı çok aydınlatmadan,loş bir ışık gerekli oluyor.

Bebek yatağı için nevresim ilk başta şart değil aslında,bir süre odasında yatmıyor genelde.Ben çok panik yapmıştım,odası tam bitsin istemiştim o yüzden önceden aldım ama nasılsa yanınızda yatıcak,panik yapmaya gerek yok,karşınıza çıkınca alırsınız.İlk etapta yanınızda yatacağı yatağın ölçüsüne göre 2 adet nevresim almanız yeterli.

Koku geçirmeyen çöp kovası,odanın olmazsa olmazlarından:)


Benim aklıma gelenler şimdilik bu kadar.Yazdıklarımın hepsi sadece kendi tecrübelerime dayanıyor verdiğim markaların hiç biri reklam amacı ile yazılmadı,sadece ben memnun olduğum ürünleri paylaşmak istedim,herkesin tercihi farklı olabilir.

Başka bir liste ise,HASTANE ÇANTASI başlıklı yazımda sizi bekliyor.

İşinize yarayacağını umuyorum.Herkese sevgiler...:)


Dizilerim ve ben

Geldik en önemli konulardan birineJHayatının önemli bir yerini oluşturan biri için,yazılmazsa olmaz.Hatta bir kere yetmez,bir kaç kez daha bile yazılabilir.

Yabancı dizi izleme takıntım,tam olarak ergenlikte başladı.Bir gün Tv’yi açtım,Dawson’s Creek diye bir dizi var,CNBC-E kanalında.O zamanlar diziler dublajlı.Tv’yi açış o açış,sonra manyak oldum diyebiliriz.

Çok izliyorum,kafamı dağıtmak için birebir,kaçış yerim dizilerim.Mutlu olduğum,gerçek olan herşeyi unuttuğum zaman.Moduma göre seçerim;ağlamak için ayrı,gülmek için ayrı,hadi yemek yerken bir tane izliyelimler ayrı.Ama komedi dizileri hariç tutarak şunu söyleyebilirim; benim için en önemli kriter;dizinin müziği iyi olmalı.Bir dizinin Soundtrack’i,dizinin kalitesini belirliyor benim için.O kadar önemli.İzlermiyim ki diye düşünürken,bir şarkı duyup,o diziye taktığım çoktur.Hayatımda en önemli yeri olanların,soundtrack’i kusursuzdur mutlaka.Başka türlü bağlantı kuramıyorum ben.Müzik olmazsa olmazım.

Sonra azıcık duygulandırırsa tadından yenmez.Ağlatsın,zırlatsın.Konu sürükleyici olsun.Hayatın içinden konular daha çok bağlayıcı.

Birde çıtır çerezlikler var.Eğlendiren,sürükleyici,derdini tasanı unutturan.

Güldürenler var.Ne modda olursan ol,açarsın ve içinde ki sıkıntı yok olur gider.

Çok fena merak ettirenler var.Her bölüm bitince,’aaa nasıl yani?’ dedirtenler.

Ama en kıymetlileri,’hissettirenler’.Aradığınız cevapları bulduranlar,tüyleri diken diken edenler.Hayatın ta kendisi olan,bizler gibilerin hikayeleri.İşte onlar en çok sevdiklerim.

İŞimdi favorilerimi,en sevdiklerimi,en önemlilerimi,hayatımın bir dönemini ele geçirmiş ve her izlediğimde aynı zevki aldıklarımı,asla sıkılmadıklarımı,çoğu zaman en yakın arkadaşlarımı yazacağım.Bunlar haricinde izlediğimde daha pek çok dizi var fakat bunlar 'farklı olanlar'.Yazdıklarım en çok sevdiğime göre sıraya koyulmadı.Çünkü,birini önce yazsam öbürüne haksızlık gibi geliyor:)

Hadi bakalım başlayalım;


ONE TREE HİLL

Neydi özel yapan derseniz;HERŞEYİ derim.


Aslında ilk bakışta,bu dizi her telden çalıyor,entrika,dram,aşk..JTam bir gençlik dizisi havası hakim
,özellikle ilk 4 sezon.Sürekli bir merak ettirme huyu var,bir bölüm izleyip kapatamıyorsun,mümkün değil.Ayrıca çok eğlendiriyor çünkü bir dizide olması gereken herşey var.Kötü adam,iyi adam,zengin çocuk,fakir kız,iyi çocuk,kötü kardeş,cinayet…..aman aman,pek zevkli,yok yokJ

Ama  asıl önemlisi,One Tree Hill'İn izledikçe anlaşılacak çok güzel bir derinliği var.Çok şey hissettiriyor.İçini burkuyor,gözleri dolduruyor.Hani dedim ya;bazı diziler aradığınız cevapları bulduruyor diye,işte bunu yapıyor bana..Normal normal,kakara kikiri izlerken,birden bir replik geliyor,ardından bir şarkı.iŞTE BUDUR diyorsun.

Her yaşa hitab edebilen,herkesin kendinden birşey bulabileceğine inandığım bir dizi.ilişkiler çok güzel anlatılıyor.Bu dizi çok azının yapabildiğini yapıyor;ilham veriyor.

İddia ediyorum;ön yargılı olarak başlayan,burun kıvıran,'bu ne yaaaaaaaa' diyen bile,bir bölüm izleyip bırakamaz.(Bknz:Sevgili eşim Kerem:)) İlla ki merak eder.İnadını kırar izlerse,eminim kendinden çok şey bulur,eminim onu etkileyen bir sahneye mutlaka rastlar.Soundtrack’i çok çok çok iyi,bir iki şarkı değil.Hepsi.

Benim için özel olmasının diğer büyük sebeplerinden biri,çekimlerin Dawson’s Creek’in de çekimlerinin yapıldığı Wilmington kasabasında yapılmasıdır.Orası ne şeker,ne güzel bir kasaba,dış çekimleri daha da güzelleştiriyor,diziye büyülü bir hava katıyor.

Gerçek bir fikir edinmek ve diziyi neden bu kadar sevdiğimi şıp diye anlamak için,aşağıdaki videonun en azından ilk 2-3 dakikasına bakmanız yeterli olacaktır:) 9 seneden sonra,final bölümden önce yapılan özel bir bölüm.Özledim....





FRİENDS




Fazla birşey yazmaya gerek var mı?İzlemeyen kaldı mı?Peki en az 5 tur izlemeyen kaldı mı?KALMAMALI.EFSANE!!!Mutluluk hapı.

HOW I MET YOUR MOTHER



Hadi tekrarlayalım: Fazla birşey yazmaya gerek var mı?İzlemeyen kaldı mı?Peki en az 5 tur izlemeyen kaldı mı?KALMAMALI.EFSANE!!!Mutluluk hapı JJJJ

GREY’S ANATOMY/PRİVATE PRACTİCE





Dizinin yaratıcısı ve senaristi Shonda Rhimes;ne özel bir kadınsın sen!Elinin değdiği herşey nasıl bu kadar iyi olabilir ki?Bir dizi 10. sezonunda,hala nasıl bir kez bile sıkmaz?Sadece bir hastane dizisi gibi gözüken bir dizi,nasıl bu kadar iyi olabilir?En basit hikaye bile nasıl bu kadar güzel anlatılabilir?Çok büyük bir yetenek gizli bu dizide bence.Hiç birşey yıkamıyor.Bu karakter gitti olmaz diyorsun,ay herkes değişti artık tutmaz diyorsun,tutuyor,oluyor.Nasıl oluyor bilmiyorum.

 Private Practice dizisi de Grey’s Anatomy’nin Spinoff’uydu,hani ‘o diziden bir karakter al,ona bir hikaye yarat ve yeni bir dizi yap’ olanlardan.’Ay bu nasıl ki?Bu kadını da sevemedim ki ben hiç,uyuz bişiy,izlemem ben bu diziyi,hadi bi ucundan bakıyım kaparım’ derken,baktım elimde mendil,zırıl zırıl izliyorum durmadan.



Dedim ya;Shonda Rhimes.Çok büyük yetenek!Elinin değdiği her iş iyi.Scandal da onun elinden.Acil vakit yaratıp izleyeceğim,iyi olduğuna dair damla şüphem yok.



LOST/FRİNGE

Lost fenomenine o dönem ben de tutuldum.Evet,finalini ben de beğenmedim.Ama bir bölüm için,onca bölümün hakkı yenir mi?Yenmez.Ayıp olur.6 sezon ayıla bayıla izlemedik mi?Sonu havada kalmışmış,e kalıcak tabii,o kadar gizem ancak bu kadar çözülürJNe demişler?Gideceğin yer değil,yolculuk önemlidir.Ben yolculuktan acayip zevk aldım.




Fringe.Dibine kadar bilimkurgu.Çok sürükleyici.Gizemli.Lost gibi,her bölüm sonunda şok edici ama kıyaslanamayacak kadar farklı.Finali ise tamamen tatmin edici,herşey çözüldü,beni ikna etti.Çok başarılı.Joshua Jackson da var,o da artısıJ


Bu iki diziBizi JJ. Abrahams’ın entresan beyniyle tanıştırdıJBu tarz şeyler yazmayı akıl etmek için çok farklı çalışan bir beyin lazım.Kendisinin bizden olmadığını düşünüyorum.Zekasını alkışlıyorum.


FELİCİTY





Ah Felicity ah.Niye kestin o saçlarıJ


Aslında JJ. Abrahams’ın ilk dizisidir biliiyormusunuz?1998 yılında çekilmiştir ilk bölüm,JJ Abraham dizinin  hem baş yapımcısı,hem yazarı hem bestecisi hem de yönetmeni.Sonucu merak ediyorsunuz değil mi?Muhteşem,izlememek kayıp diyebilirim.

Çok  duyulmamıştır Türkiye’de,bir ara digiturk ilk dizi kanallarını açtığında,yayınlamıştı.Ben öyle tanıştım.Lostmuş,Fringemiş alakası yoktur.Baya gençlik dizisi gibi birşeydir ama bir üst level’ı dır.Lise aşkları yaşanmıyor ondan daha olgun.Ünivesite sürecindeki kendini arama sürecini anlatıyor.Arama,arayıp bulamama,hayatta nerede olduğunu bilmemek,en çok kendini tanımaya çalıştığın,en çok eğlendiğin,en güzel aşkları ve arkadaşlıkları yaşadığın,gençlikle yetişkinlik arasındaki o süreç o kadar güzel anlatılıyor ki.

Felicity dizi gibi değil,sanki her bölüm bir sinema filmi gibi.Oyunculuklar çok başarılı.Hele başrolde ki Keri Russell çok  iyi bir oyuncu,yumuşacık,sesinin tonu bile huzur veriyor.Karakterler sıradan değil,çok özenle yaratılmış.Müzikler…kusursuz.Replikler desen harika.


Anlatılmak istenen farklı birşey var sanki,böyle farklı bir tadı var.Hüzünlü bir tadı,çok samimi bir tadı.Yazarken özledim,izlemek istedim.


Ama finale yaklaşırken son bölümlerde,bir anda birşey oluyor,sanki JJ. Abrahams,’ben burdayııııımmmmmmm’ diyorJ O zaman izlerken çok sinir olmuştum,anlamamıştım,yakıştıramamıştım,mahvetti diziyi demiştim,izleyen varsa hatırlar.Ama şimdi düşünüyorumda,adamın elinde değilmiş,bu adamın böyle bir dizi yapması bile enteresanmış,Lost ve Fringe ile bunu anlamış oldum.Ama iyi ki yapmış.İzleyin,Büyük tavsiye.



ALLY MCBEAL

Bu diziyi çoğu kişi bilir,izlemesede duymuştur.İlk yayınlandığı dönemde herkesin dilindeydi.

Bir grup avukat ve onların hikayeleri.Çok hayalperest,çok romantik,eğlenceli ve kendi dünyasına hapseden,zevkle izlenen farklı bir dizi..Müzikler bu dizide de ön planda,Vonda Shepard soundtracklerin başrolünde.




Sonra diziye Robert Downey Jr. katılıyorJNe güzel oluyor bir bilsenizJ
Çok severim,çok severim,çok severim.İzlemeyen kalmasın noolur.


BROTHERS&SİSTERS

Şimdiiii……geldik benim için kıymetlilerden birine daha.Çok çok kıymetli hemde.



Bir anne ve yeni ölmüş bir babanın,30’lu 40’lı yaşlardanki dört tane çocuğunun yaşantılarını konu alan harika bir dram/aile dizisi.Tek çocuk olmaktan nefret ettim bu diziyi izlerken.Kalabalık aile olmayı isteten,çok duygusal,çok komik,kardeş ilişkini harika işleyen,4-5 çocuk yapıp böyle bir aile kuralım dedirten,hayatın tam içinden bir dizi.Ally McBeal’in Ally’si kardeşlerden biri.
Sally Field ise anne rolünde.Niye bitti ki bu dizi? L

PARENTHOOD

Brothers&Sisters bitti ama Parenthood geldi neyseki.

Ben bu diziyi ilk yayınlandığında 2 bölüm izledim,sarmadı,kapadım.Sonra 1 sene sonra ‘bu dizi beni niye sarmadı ki?’ diye aklıma düştü,açtım 6 bölüm izledim.İYİ Kİ İZLEMİŞİM!!Çünkü sonra olan oldu,Parenthood benim vazgeçilmezim oldu.Bağımlılık yaptı.İlk kez çocuklu hayata sempati duymamı sağladı,hatta çocuk istetti,kardeş istetti,aile istetti.



Bu diziyi izlemeden önce mutlaka yanınızda bir kutu mendil olsun.Aşırı bir ağlatma özelliği var,ya herşeye ağlayası geliyor insanın,niye bilmiyorum.Tamam çok duygusal ve ağlatıcı sahneler var,onlar zaten belli,konu bunu gerektiriyor bazen.Fakat bir de aslında çokta ağlanmıycak sahneler var,ama yinede nasıl oluyorsa gözden yaşlar süzülüyor.
Benim bu konuyla ilgi teşhisim,oyunculukların iyi olması.Özellikle Mae Whitmen ve Monica Potter.Bunu yazarken diğerlerine haksızlık mı oldu ki?İnanın hepsi harika,özellikle çocuk/genç oyuncular,şaşırtıcı derecede başarılı.

Bir repliği bir oyuncu söyler,hiç bir şey hissetmezsiniz,aynı repliği başka bir oyuncu söyler ,içinde öyle bir yere dokunur ki,cız ettirir.İşte bu dizinin oyuncularında bu var.

Dizinin adı ‘Parenthood’ yani Türkçesiyle ‘Ebeveynlik’ .Konusu isminden belli.Her yaştan ebeveyn ve çocuk olmak üzerine.Anne-baba ve çocuk ilişkilerinin her türlüsü o kadar güzel anlatılıyorki dizide.Bence anne-baba olmadan once,eğitim amaçlı,mecbur tutulup izletilmeli.Hepimizin yaşadığı yada yaşayacağı bir çok sorun harika işlenmiş.Her sahnesinde öğrenilicek yada içi sızlatacak,ya da gülümsetecek birşey var.Bu dizi tamamen HİSSETTİRİYOR.Her ne duygu olursa olsun,o duyguyu çok yoğun yaşatacak kadar başarılı.Çok insani,çok güzel.Herkesin kendinden çok şey bulabileceği dizilerden.

Ben şuan şu durumdayım,dizinin açılış jeneriği başlıyor ve tüyler diken diken,hatta bazen gözler doluyor.Bu da bir başarı olmalıJYada benim Psikoloğa ihtiyacım varJ Ama ben tek olmadığımı biliyorum,yorumlar hep bu yönde.




Ben bu dizide sıkılmadan 2. turu attım,ikinci kez izlerken hamileydim, Kerem’in de izlemesini istiyordum.Birlikte izledik.Ama hamileyken izlerken beni baya zorladı duygusallık meselesi,zaten ilk turda çok ağlamıştım,daha fazla ne kadar ağlayabilirm ki diye düşündüm.YanılmışımJ Ama iyi ki izledim,dizileri Kerem’e izletince aşırı mutlu oluyorum,bir de o da beğenirse benden mutlusu yok,sanarsınız ki diziyi ben çektimJBen çok sevdim,Kerem de çok sevdi,annem de çok sevdiJBiz ailece bayıldık.Belki siz debayılırsınızJBen şiddetle tavsiye ediyorum.Hele ki aile kurmayı düşünüyorsanız kesin izleyin.Fena gaza getirmişti beniJ

MODERN FAMİLY


Friends ve How I met your mother’dan sonra 3. Hit komedim.Çok gülüyorum,çok eğleniyorum,modum tavan yapıyor,hele sabahları izlersem günün geri kalanı harika geçiyor,çok kafam dağılıyor,çok seviyorum.


WİLL&GRACE


Komedi dizilerinin en güzellerinden..Friends veya How I met your mother gibi değil,ama karşılaştırılacak gibi de değil.Daha bi farklı,en az onlar kadar komik.Başroldeki Will ve Grace’ten çok Karen ve Jack karakterleri favorim.Beni kahkahalarla güldürmek zordur,her seferinde bunu yaparlardı.Çok tatlı,süper eğlenceli.Çok özledimmmm…..:(


DAWSON’S CREEK






En önemlisini en sona sakladım.Dizide anlatılıcak birşey yok,bildiğiniz klasik gençlik dizisi işteJ Ben sadece bana hissettirdiklerini anlatacağım.

Bu dizinin,benim ben olmamdaki katkısı çok büyük.Hayata bakışımı,müzik zevkimi,küçük şeylerde ki güzellikleri görmeyi,hayallerin gerçek olabileceğine inanmayı,umudu hiç kaybetmemek gerektiğini bu dizi sayesinde öğrendim ben.Kameranın büyüsüni,bir şarkının herşeyi güzelleştriebileceğini,bir sahnenin başka biri üzerinde yaratabileceği ‘o’ etkiyi öğrendim.

Wilmongton’da(dizideki adıyla Capeside) yaşamak istedim.Yağmuru,karı,aşkı,sevgiyi,hayatı daha çok sevdim.


Bu diziyi izlerken şunu yazdım günlüğüme;

‘Büyüyünce ben de insanları,çekimlerimle bu kadar etkilemek istiyorum,bir kişiye bile bir şeyler hissettirebilirsem,başarılı oldum demektir.’Bu kadar ilham vericiydi benim için.

Bazen açıp izlemek istiyorum,bana hissettirdiklerini özlüyorum.Sonra korkuyorum,o zaman ki büyülü duyguyu ya hissedemessem diye.Ya çok çocuksu gelirse diye,ya bir diziden ‘o kadar’ etkilenemiyecek kadar olgunlaştıysam diye,ya bir replikten bu kadar etkilenen o küçük kızın artık büyüdüğünü farkedersem diye…İzlemiyorum o yüzden.O içimdeki,özel yerde dursun diyorum.

Kimine göre bir dizi işte….bana göre bunlar demekti Dawson’s Creek…

Gençliğim demekti…o deli gibi hayaller kuran küçük kız demekti…Bana her bölümü ilham verdi…

İşte bu küçük kızın en büyük hayali ise büyüyünce Capeside/Tree Hill kasabası yani WİLMİNGTON'a gidip,o büyünün gerçeğini görebilmekti.Sonra bu kız büyüdü ve Wilmington'â gitti:)Hayatının en güzel 3 gününü yaşadı:)

Hayatlarımızın her döneminde,bizlere bu kadar ilham veren bir şeylerin her zaman,olması dileğiyle….Hayallerimizden hiç bir zaman vazgeçmiyelim…İçimizdeki çocuğu hiç kaybetmeyelim….J





Wilmington

Dawson'ın evi

Joey'nin Dawson'ın odasına girdiği pencere

O meşhur iskele

One Tree Hill'de ki köprü


Kasaba merkezi.Bir çok çekimin gerçekleştiği cadde

River Court.Eskiden burada bir basket sahası varmış.Benim gititğim sene,dizi bitince,yıkılmış
Riverwalk 

Benim gibi bir kaç OTH hayranı yazıları











Tatil gelişmeleri -1-

Öncelikle sevgili Deeptone'a hem son yazımı beğenip blogunda paylaştığı için hem de 'en samimi blog ödülü' verdiği için çooookkkk teşekkür ederek başlamak istiyorum bu yazıma:)Pek bir mutlu oldum pek,onur duydum hatta :)

Sonraaa,biz neler yapıyoruz ondan bahsedeyim.Valla geleli neredeyse 3 hafta oldu.Bu süreçte 2 kitap bitti,2 diş daha çıktı,daha dizi izlenicek vakit bulunamadı,1 kilo verildi(oley),öne doğru emeklemeye başlandı,bir kere İstanbul’a gidilip gelindi…daha ne olsunJ

Can Dostum isimli kitap bitti,zaten az kalmıştı.Çok beğendim,çok ağladım,pek etkilendim,son sayfayı okudum ve gittim köpeğim Paşa’ya sarıldım.Mıncırdım,öptüm yedim.Emir’den beri onunla eskisi kadar ilgilenemediğim için özür diledim.Affetti bence,çünkü keyfi çok yerinde,burada olduğu için çok mutlu.Yazlığı hepimizden çok seviyor,hatta o kadar çok seviyor ki,geçen sene İstanbul’a dönünce 1 hafta bunalıma girmişti ve sıkıntıdan egzama olmuştu.

Cheryl Strayed’in Tiny Beautiful Things isimli kitabı da biten diğer kitap.Tam beklediğim gibiydi,ben pek sevdim fakat bir hata yapmışım.İlk kitabı,biografisi olan ‘Wild’ ı once okumalıymışım.Çünkü bitirdiğim kitapta sürekli kendinden örnekler vererek insanlara tavsiyeler veriyor,modern bir Güzin abla kendisi.Fakat kendi hikayesi benim çok ilgimi çekti ve bölük pörçük bilgi sahibi olmak beni rahatsız etti.Önce kendisini tanıyıp sonra yazılarını okumayı tercih ederdim.Neyse elimde,sırada bekliyor.merak içerisindeyim.

Oğluşum pek mutlu.Hem anane hem babane hem dedeler hem amca ve daha bir çok akraba,yani kısaca herkes burada.Sürekli gülme ve kahkaha atma modunda,günleri şebeklik yaparak geçiyor.Artık emekliyorda.Uzun zamandır geri geri gidiyorduJSonunda öne de gidiyor artık.Denize girmeyi pek sevmedi,soğuk geldi,girerken ağlıyor,boynuma sıkı sıkı sarılıyor.Bizde şişme bir havuz aldık,içine deniz suyu koyup içinde oynatıyoruz.İlk başta ondan da korktu,ilk havuzu büyüktü,sevmedi,gittik küçüğünü aldık,şimdi mutluJAma  dün ilk defa,,denize giridğimizde ağlamadı,bu fırsat hemen simidinin içine otutturduk.Alıştığımız kahkahalar atıldı.Nasıl mutlu oldum anlatamam.Sonunda denizde gülen bir bebe sahibi olmanın haklı gururunu yaşadımJ


Onun dışında,günler geçiyor.Tatil eskisi gibi değil,ne yalan söyliyimJBebekli tatil ve bebeksiz tatil arasında dağlar kadar fark varJYorgunum.Denize gitmek olay,gezmeye gitmek başka olay,yemekler içmekler uykular,pış pışlar….safi kendisine hizimet içindeyiz ailece.Ama İstanbul’a kıyasla harikalar diyarındayım:)Yorulduğumda vericeğim milyon tane kişi var.Fakat daha şimdiden o kadar güzel ilkler yaşadık ki,evet eskisi gibi değil ama en güzel tatilim.Bir tek Kerem eksik artık hepimiz iple  çekiyoruz geleceği günü,onun olmaması çok büyük boşluk. Paşa’ya ‘baba geldi’ diyorum,koştur koştur bahçe kapısına gidiep dışarı bakıyor.O bile özlediJ


Burada hayat güzel ama İstanbul’a gideceğim zaman için de şimdiden heyecanlıyım.Çünkü uzun bir aradan sonra,çalışmaya başlama kararı verdim.Evden çalışıyorum zaten,o yüzden ucundan yavaş yavaş yakalamak istiyorum artık.Özledim.Hemde çooookk.Emir’li günler çok güzel ama üretmeyi özledim,çektiklerimi montajlarken hissettiğim duyguyu özledim,bir görünteye ait ‘o’ şarkıyı bulduğumda tüylerimin diken diken olmasını özledim.Heyecanlıyım bu yüzden.Unuttuğum Pelin’i dışarı çıkarmaya kararlıyım.Emir bey öncelik olarak kalmaya devam edecek şekilde,işime asılmaya kararlıyım.En yakın zamanda,kendisi için yaptığım, ilk 6 ayını özetleyen videomu burada da paylaşmayı düşünüyorum.Pek tatlı pek.Eskiden çocuk ve bebek videoları yapmayı aklının ucundan bile geçirmeyen bir kişi olarak,şuan sadece bunu yapmak istemem baya enteresan geliyor.Çocuk sahibi olmak ne kadar çok değiştiriyormuş insanı,kendimi tanıyamıyorum.Sokakta gördüğüm tüm bebeler ‘ayyyy maşallahhhhhh’ diyen kadınlardan oldum ya.Bugün Kerem’e bebek resmi göndredim bir tane,’bundan istiyorum’ dedim.Kimim ben???????Neler oluyor anlamıyorum!


İşte biz böyleyiz.İyiyiz,mutluyuz,keyfimiz çok yerinde.Dört gözle babamızı bekliyoruz.

                           
                                     

Son olarak,bu yazının şarkısıda ‘bu’ olsun.Son 3-4 gündür en çok  dinlediğim.


Hepinizi öpüyoruz…