Emir’le
her gün sabah 9.30-10.00 civarlarında deniz kenarında oluyoruz.12.00 gibi eve
dönüyoruz, öyle uykusuna yatıyor,yaklaşık 2-3 saat uyuyor,yemek yedikten sonra
16.00 gibi tekrar sahildeyiz.
Yani
hayatımda denize girmediğim kadar denize giriyorum ve sahilde vakit
geçiriyorum.E kitap okuyayım,müzik dinleyeyim,güneşleniyim keyfi de
olamadığından,Emir’in peşinde koşarak,ya da görevi anneanne,babaanne veya diğer
aile fertlerine devrettiğimde de Emir’in ne kadar tatlı olduğunu,bugün neyi
farklı yaptığı gibi konuları konuşarak yada Emir’in fotoğraflarını çekerek
geçiriyorum.
Çocuğun varsa,ister istemez annelerle iletişim kurmak durumunda oluyorsun.İstanbul’da durum biraz daha farklı,orada belli bir çevremiz olduğu için ve bu çevreye,henüz anneler dahil olmadığı için,sadece parka gittiğimizde annelerle birlikte olabiliyorum,orada da anneden daha çok bakıcılar oluyor veya Emir’e yaşları çok tutmuyor,yani iletişimim daha kısıtlı.Burada ise durum çok farklı.
Çocuğun varsa,ister istemez annelerle iletişim kurmak durumunda oluyorsun.İstanbul’da durum biraz daha farklı,orada belli bir çevremiz olduğu için ve bu çevreye,henüz anneler dahil olmadığı için,sadece parka gittiğimizde annelerle birlikte olabiliyorum,orada da anneden daha çok bakıcılar oluyor veya Emir’e yaşları çok tutmuyor,yani iletişimim daha kısıtlı.Burada ise durum çok farklı.
Çok
büyük olmayan,bir taraftan öbür tarafa yürümenin 2 dakika bile sürmediği bir
koydayız ve her yer her yaş grubundan
anneler,babalar,anneanneler,babaannler,bebekler ve çocuklarla dolu.Fazlasıyla
paylaşım,fazlasıyla merak var.
Bir
anne öbürünle gözgöze geldiğinde,genelde söze ‘ay kusura bakmayın’ ile
başlıyor.’Oğlum/kızım o oyuncak bizim değil’ ise diğer cümle.Gelen cevap ‘olsun,oynasın,hiç problem değil’
Bu
konuşma modeli artık kalıplaşmış durumda.Anneler bir mahçup,çocuklar denizden
ve her yerin deniz oyuncaklarıyla dolu olmasından dolayı kontrolden çıkmış,her
yere koşturuyorlar.Senin/benim kavramları çok gelişmediği için,herkes
birbirinin havuzunun içine oturuyor,kovalarını alıyor,balıklarını denize
atıyor.Simiter,kolluklar karışıyor,her gün birinin oyuncağı başkasına
gidiyor,başkasının oyuncağı bize geliyor.
1
-2 yaş arası bebek sahibi anneler,diğerlerine göre daha bir mahçup,daha bir ne
yapacağından emin olmayan durumda.Ellerinde bir şeftali veya elma dilimi,bebelerin
peşinde geziyorlar.Çünkü çocuklarıyla aktif bir şekilde deniz kenarı
tecrübesini ilk kez yaşıyorlar.Çok mutlular,çok gurur duyuyorlarlar,eskiye göre
daha rahat olmanın mutluluğunu yaşıyorlar ama biliyorum,tam emin değil gibi bir
halleri var.Bebekleri büyümüş ve kumlarda çok eğleniyor ama kafalarda ilk kez
tecrübe edilen herşeyin vermiş olduğu tatlı bir merak var.
-Sizin
ki denize giriyor mu?
-Denizde
bez takıyormusunuz?
-Uykusu
nasıl?
Bunlar,ayak
üstü mutlaka sorulan,en popüler sorular.
Gördüğüm
kadarıyla,Emir de dahil,bu yaş grubunun (1-2 yaş) çoğunun denize karşı bir
korkusu var.Anneler hep denize girmek istememesinden şikayetçi.’Kumlara bile
basmak istemiyor,sizin ki nasıl?' diye soruyorlar.İstiyorlar ki minikleri deniz suyundan faydalansın,denizen
keyfini çıkarsın ama bildiğimiz üzere kuralları biz koymuyoruz ve bu 2 yaş
sendromlu inatçı veletcikler herşeye olduğu gibi,deniz olayına da bir önyargıyla
yaklaşıyorlar.Kimininki umursamıyor ilk günden giriyor,öbürü 4. gün
alışıyor,diğeri ise Emir gibi,1 ay sonra giriyor.Anne babalar hep bir zorlama
halinde,denizin içinde bir sürü ağlayan bebek var.İki tarafda haklı.
Herkes
içten içe ağlayan bebeklere bakıp kendini rahatlatıyor,’oh’ diyor,’onlarınki de
girmiyor’ :)
Sonra yanaşılıyor;
‘ah
kıyamam sana,adı ne?’
‘Emiiiiiirrr,deniz
çok güzel bak korkma,cıp cıp yap’
‘Bizimki
de böyle,çok korkuyor.Yavaş yavaş alışacaklar inşallah’
Ben
uzun bir tatil yapıyor olmanın rahatlığıyla,süreci aceleye getirmeme lüksüne
sahibim,fakat 1 haftalığına tatile gelen aileler öyle düşünmüyor haliyle.
Emir’i
kuma basmaya,oturmaya ve eğlenceli
birşey olduğuna ikna etmemiz 2 gün sürdü,fakat deniz o kadar kolay olmadı.Geçen
sene 9-10 aylıktı,ilk 1 hafta ağladı,sonra mutlu mutlu yüzüyordu,bu sene geçen
seneye benzer dedik ama benzemedi.İlk etapta,ayaklarına su gelmesinin kötü
birşey olmadığını,sonrada suyla oynamanın korkutucu olmadığını
kabullendi.Bunlar da kolay sayılırdı.Fakat denize girmek onu çok korkuttu. Bizim
bile denize girmemizi istemiyordu.Her gün kucağımızda sokuyorduk,sonra 1-2 kere simitle
denedik,kıyametler koptu,’hayır,hayır’ dedi, ‘lelee deiisss’ (güle güle deniz)
Nasıl korkuyor size anlatamam.Kucağıma yapışıyor ve korkudan titriyor,bağırıyor.Bir tarafım böyle böyle alışacak diyor,diğer tarafım aman alışmayı versin,bu kadar ağlatmanın anlamı ne diyor.Sonunda bu kadar ağlatmanın anlamı ne diyen kısmım kazandı ve zorla sokmayı bıraktık.Deniz suyuysa deniz suyunu zaten alıyor.Kovayla kafasından aşağı 100 kere su boşaltıyor,dizine kadar denize giriyor,bazen de biz ıslatıyoruz,e yeter.Nedir yani?İstemiyorsa girmesin dedik.
Nasıl korkuyor size anlatamam.Kucağıma yapışıyor ve korkudan titriyor,bağırıyor.Bir tarafım böyle böyle alışacak diyor,diğer tarafım aman alışmayı versin,bu kadar ağlatmanın anlamı ne diyor.Sonunda bu kadar ağlatmanın anlamı ne diyen kısmım kazandı ve zorla sokmayı bıraktık.Deniz suyuysa deniz suyunu zaten alıyor.Kovayla kafasından aşağı 100 kere su boşaltıyor,dizine kadar denize giriyor,bazen de biz ıslatıyoruz,e yeter.Nedir yani?İstemiyorsa girmesin dedik.
2
gün önce sahile giderken,yanımıza simidini de aldık,yine şansımızı deniyelim dedik.İlk
başta çığlıklar,titremeler darken,bir baktık bizimki sırıtıyor,taş getirin diyor.Denize atıcakmış.Emir bey,1 ay gözlemledikten
sonra denize alıştı.Şimdi simidini alıp bize getiriyor,’deiiissss’ diyor.Annelerin
gözü üstümüzde,nasıl oldu bu iş merak ediyorlar.'Bizimkinin alışması 1 ay sürdü
merak etmeyin diyorum,sizinki de alışıcaktır.Gülümsüyorlar,’aaa iyi
bari’diyorlar:)
Anne annenin külüne muhtaç,her zaman,her yerde.Bir anneyi başka bir anne kadar kimse anlayamaz,kimse rahatlatamaz.Çözümü bulamasada,seninle aynı şeyleri yaşamış olduğunu biliyorsun ya,o yetiyor.
Birbirimize
hep yardımcı,hep anlayışlı olalım,dimi anneler?İyi ki varsınız :)
- 05:30
- 4 Comments